TBMM’den TSK’nın yurtdışına görevlendirilmesi için ardı ardına iki tezkere geçerken Başbakan Erdoğan mecburi askerliğin kısalacağını açıkladı. TSK bir yandan iki tezkerenin gereğini bir yandan da mecburi askerliğin kısaltılması ve erken terhis hazırlıklarını yapmaya başladı. Bu durumda tezkereler hedef aktörler üzerinde ne kadar etkili olur bilinmez ama önümüzdeki dönemde mecburi askerlik ve silahlı kuvvetlerin “profesyonelleşmesinin” daha fazla gündeme geleceği bir gerçek.
Profesyonel orduya geçiş için dört neden
Mecburi askerliğe geçiş yapan ülkeleri zorlayan ortak nedenler dikkat çekici. Bunları; nüfus, demokrasi, serbest piyasa ekonomisi/refah ve askerlik mesleğinin değişen karakteri olarak sınıflandırabiliriz.
Nüfusu 74 milyonu aşan Türkiye’de ihtiyaçtan fazla asker kaynağı var. Çözüm için üretilen çareler ise hiç adil ve eşit değil. Üstelik askerlik süreleri de rasyonel olmaktan uzak. Sonuçta uzun, kısa, çok kısa ve havale yolu ile bu “görev” yerine getirilmektedir.
Ülkeleri profesyonel askerliğe zorlayan ikinci neden demokrasinin niteliğidir. Halkın gücünü ve taleplerini merkeze koyan demokrasilerde yurttaşların ve siyasetçilerin bu mesleğe bakışları ve beklentileri değişmektedir. Devletlerarası savaşlar azalıp, uzaktaki küçüklerin de kamuoyunu fazla ilgilendirmediği bir dünyada Türk insanının da fikirleri ve ilgisi değişiyor.
Mecburi askerlik seçmen odaklı bir alandır ve demokrasilerde toplumlar askeri kayıplar ve askerlik süreleri konusunda çok duyarlıdır. Siyasetçiye baskı yapabilmektedirler. Bu durumda politikacıların ve generallerin bulabildiği çare erken terhis, profesyonel askerlik ya da özel askeri şirketlerdir.
Öte yandan serbest piyasa ekonomisi ve artan refah bu alemde her şeyin bir bedeli olduğu ve alınıp satılabileceğini empoze eder. Askerlik mesleğinin bu kuralın dışında kalması düşünülemez. Refah arttıkça insanlar zor, meşakkatli ve bedeli ölüm olan ağır işlere yasa zoru ile de olsa bulaşmak istememektedir. Ya da büyük rekabetin yaşandığı işgücü piyasasında askerliği engel olarak görmektedir. O halde bu işi bedeli karşılığı başkaları yapabilir ve bunun çaresini de piyasa bulur.
Öte yandan dinamik bir meslek olarak askerliğin ilgi alanı da sürekli değişiyor ve çeşitleniyor. Her rütbede askerin savaşların değişen karakterine cevap verebilecek bireysel kapasitede olması isteniyor. Konvansiyonel savaşların yanı sıra, terörle mücadele, barışı koruma/kurma, sivil otoriteyi destekleme, insani yardım gibi hibrid, değişken ve sofistike görevlerin üstesinden gelmesi gerekiyor. Bu da eğitimli, uzun soluklu ve yetenekli iş gücü demektir.
Piyasa TSK’nın personel sorununu çözer mi?
Güvenlik pahalı bir hizmettir. Demokrasi standardı yüksek ve parasal bedelini karşılamaya hazır ülkeler bunu profesyonel ordularca sağlar. Elbette demokrasi yolunda serbest piyasa ile yürüyen Türkiye’de benzer süreçten geçecek.
Milli Savunma Bakanlığı’nın, iş gücü piyasasından yeterli sayıda nitelikli eleman temin edebilmek için iyi planları olmalı. Ordunun boş kadrolarına bakınca tek başına ücret politikasının yetmediği anlaşılıyor. Kahramanlık çağının sonuna geldiğimize göre “üniformalı yurttaş”ları zor koşullara ikna edecek daha iyi fikir ve “paketlere” ihtiyacımız var demektir.