İran ile ABD, İsrail ile Körfez ülkeleri arasında ciddi askeri güç dengesizliği var. Bunu telafi etmek isteyen İran iki alana odaklanmış görünüyor. Nükleer silaha sahip olmak ve tehditlere asimetrik cevap verebilecek kapasite inşa etmek. Rakiplerinin örtülü operasyonlarını boşa çıkartacak, asimetrik tehditleri dönüştürecek, sınırlarının ötesinde tutacak, hibrit mücadele yürütecek kapasite inşasında epey mesafe almış görünüyor. Dahası, gerektiğinde benzer yöntemleri kullanacak kapasiteye erişmiş bulunuyor.
İslam Devrimi’yle başlayan ideoloji ihracı, sadece çeşitli ülke vatandaşı Şii topluluklarla değil, farklı ideolojisi, iddiası olan devlet dışı gruplarla da iş yapma becerileri edinmeyi sağladı. Öyle ki liste de sadece Şii Hizbullah değil, siyasi iddiası olan Arap, Türk, Kürt Sünniler, Marksist/Leninist PKK da vardı.
Rejimin PKK ile ilişkisi 1982 yılından beri inişli çıkışlı devam ediyor. Öyle ki 1982-2002 arasında müttefik, 2003-2015 arasında çatışmalı, bazen de sessizlik içinde yürüyor. İlişkilerde asıl belirleyici olan İran’dı. İran asimetrik bir güç/araç olarak PKK’nın çalışma biçimine, zayıflıklarına ve güçlü yönlerini vakıftır. Hangi durumlarda nasıl davranması gerektiğini, hangi noktaya kadar PKK’nın hareketlerine izin verilmesi gerektiğini bilir. Eğer PKK, İran’ın belirlediği çizgiyi aşarsa, hemen desteğini keser ve gerekiyorsa, hizaya getirecek kadar müdahale eder.
PKK bu çizgiyi beş durumda aşabilir. Birincisi, PKK İran Kürtleri arasında İran’ı hedef alan faaliyetlere başlamışsa haddini aşmış demektir. İkincisi, PKK, Türkiye’yi yavaşlatıyor, yoruyor ve içe döndürüyorsa bu iyidir. Ancak PKK statükoyu zorlamaya, bir bölgeyi kontrol etmeye başlamışsa ve “kazanma ihtimali varsa” bu kötüdür ve PKK engellenmelidir. Çünkü bu durum İran’a da zarar verebilir.
Üçüncüsü, PKK’nın ideolojik yapısı, İslam’a bakışı İran için sorunludur. Hele kadın erkek teröristlerin birlikte hareket etmeleri hiç kabul edilemez. Dördüncüsü, PKK İran’ın Kuzey Irak politikasında aba altındaki sopadır. PKK hâkim güç olmamalı, ancak kendini koruyamayacak kadar da zayıflamamalı. Son olarak, İran PKK’nın ABD gibi güçlerle ilişki geliştirmesini, Suriye’de güç olmasını hoş karşılamaz. Ne de olsa ABD PKK’yı İran’a karşı kullanabilir.
İran Kürt sorununun sürekliliğinin ve mozaik karakterinin farkındadır. Bu nedenle politikaları sürekli değişir. Bu gün Irak’ta olup bitenler, Irak Kürtlerini zayıflatmış, bölmüş ve içe döndürmüştür. Suriye’de ise yeni bir oluşum söz konusu. Yine Türkiye-ABD ilişkileri PKK bağlamında ciddi hasar almış durumda. İran’ın ABD ile ilişkilerinin ne olacağı ise belirsizdir. Suudi yetkililer Kuzey Suriye’de PKK ile görüşmekteler.
İran bunları göz önüne alarak Kürt politikasını, bu bağlamda PKK politikasını yenilemektedir. Her ne kadar Türkiye ile İran Irak’ta birlikte hareket ediyor olsalar da unutulmaması gereken şudur: PKK, İran için taktik, Türkiye için stratejik bir sorundur.