Gelişmeleri PKK pencere-sinden değerlendirmek örgütün İdlib’den Akdeniz’e açılacağı tezini test etmemizi sağlayabilir. Tüm aktörler gibi PKK da bu günlerde belirsizliklerden muzdarip. Çünkü örgütü de etkileyecek bir dizi gelişme yaşanıyor.
Irak’ta yaşanan belirsizlikler listenin başında geliyor. Bu, herkes için yeni riskler ve fırsatlar demek. Nitekim peşmergenin ricatı bir dizi gelişmeyi tetikledi. Kürt Bölgesi istikrarsızlığa sürüklenebilir, Barzani meşruiyetini ve otoritesini kaybedebilir. Bu, PKK için iyi haber olabilir. Ancak sonuç alabilmesinin daha fazla militanı bölgede hazır tutmasına bağlı olduğunu biliyor.
Diğer gelişme, PKK için stratejik öneme sahip Suriye, Kuzey hattının, Sincar gibi, Barzani’nin kontrolünden çıkmasıdır. Bu, PKK için ilave kuvvet anlamına gelir.
Üçüncüsü, Türkiye, Irak ve İran’ın işbirliği PKK’ya yansıyabilir. Anlaşma PKK’yı da kapsadığı takdirde, örgütün Kuzey Irak’ta daha fazla kuvvet bulundurması elzemdir. Öte yandan, Türk hükümetinin “Terörle mücadeleyi teröristin bulunduğu yere taşıyacağız” ifadesi, PKK’yı Irak sınırı boyunca ve Kandil’de daha fazla kuvvet bulundurmaya zorlayacaktır. Buna Türkiye içindeki örgüt varlığı, faaliyetleri de dâhil edilince PKK’nın çoğu bölgelerde savunmayı önceleyeceği ve hatırı sayılır bir kuvveti elinin altında bulunduracağı anlaşılıyor.
Sorun sadece Irak’la bitmiyor. PKK, Suriye’de de oldukça meşgul. Oysa mukayyit olması gereken 650 km’lik Türkiye sınırı var. Türkiye, sınırın herhangi bir noktasından güneye sarkarak örgütün bütünlüğünü parçalayabilir. Üstelik izole durumdaki Afrin de PKK’yı kaygılandırı-yordur.
Öte yandan, ABD Başkanı Trump’ın Barzani ile Irak arasındaki krizde “tarafsızlık” politikası izleyeceğini açıklaması, PKK gibi öğrenen örgütlerin kararlarına etki eder. Nitekim PKK, her an terk edilebileceğini bilir. İhtiyatlı hareket eder, tüm yumurtaları, adamlarını tek sepete koymamaya dikkat eder.
Rakka’da, DAEŞ’le savaşın ilk merhalesi bitti sayılır. Kitaba göre, PKK’nın yapması gereken sosyolojik temelinin çok zayıf olduğu bu bölgede hızla bir “garnizon devlet” inşa etmektir. Buna DAEŞ’in olası karşı saldırılarını ve bir adım sonra ortaya çıkabilecek Esad/Arap tehdidini de eklersek, PKK’nın hatırı sayılır bir gücü bu bölgede tutması gerektiği gerçeği ortaya çıkar.
Böylesine kaotik bir ortamda sınırlı kaynaklarını, Kandil’e uzaklığını, Türkiye’nin gücünü dikkate almadan PKK’nın Akdeniz’e ulaşacak bir harekâta girişeceğini ileri sürmek gerçek ötesi görünüyor. Başka bir ifadeyle, PKK bir yandan 3 milyon Arap sivili, 25-30 bin silahlı muhalifi denetim altında tutacak, Rusya’yı, Esad’ı hiçe sayacak, ABD’den sınırsız lojistik ve hava desteği alarak işe girişecek demektir.
Sonuç olarak, PKK’nın Akdeniz’e çıkmak için İdlib’e gireceği öngörüsünde bulunmak, bunu engellemek için askeri güç kullanmaya karar vermek, en iyi birlikleri İdlib’de soğukla meşgul etmek etkileyici bir analiz ve büyüleyici bir stratejik yeteneğe işaret eder!..