Bir süredir film önerileri sıralamıyordum. Ancak ayaküstü sohbetlerde lafı açılırsa ne tür filmlerden hoşlanacağını tahmin ettiğim arkadaşlarıma öneride bulunuyordum. Ancak evde geçirilen zamanın arttığı şu günlerde film öneri istekleri de gelmeye başladı.
Bu yazıyı film önerisinden ziyade yönetmen önerisi olarak görmenizi isterim. Bir yönetmene başlamak için de bir başlangıç filmi gerekir tabi ki; o yüzden film adı vererek gideceğim ama bu yönetmenler auteur dediğimiz kendine has belli bir tarzı olan yönetmenler olduğu için bir filmini sevdiyseniz diğer filmlerini de izlemenizi gönül rahatlığıyla önerebilirim.
1. Transylvania, Tony Gatlif, 2006, Fransa.
Zingarina’nın aşık olduğu adamı bulmak için Romanya’ya gitmesi bize romantizmle karışık bir acıyı hissettirse de bu her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Bu filmde acıdan dans edecek hale gelmeyi, müziğe sarılmayı görüyoruz. Tony Gatlif bütün filmlerinde olduğu gibi bu filmde de harika müziklere imza atmış ki yaptığı filmlerin müziklerini kendisinin bestelediğini belirtmiş olalım. Ayrıca filmde yine izlemenizi önereceğim Fatih Akın’ın Duvara Karşı filminde oynayan başarılı oyuncu Birol Ünel de var.
2. Gadjo Dilo, Tony Gatlif, 1997, Romanya, Fransa
Filmde; babasından kalan kasetleri dinlerken sesine hayran olduğu şarkıcıyı bulmak için yollara düşen bir Fransız gençle Romanya’ya gidiyoruz ve oradaki Çingenelerin yaşamına dahil oluyoruz. Yine müzikle harmanlanmış tipik bir Tony Gatlif filmi. Transylvania’yı sevdiyseniz buna bayılacağınızı garanti edebilirim.
3. Domicile Conjugal, François Truffaut, 1970, Fransa.
Auteur yönetmen demişken François Truffaut’u anmadan olmaz. Domicile Conjugal; evli genç bir çiftin yaşadıklarını mizahi dille anlatan sakin bir Fransız komedisi.
4. Tereddüt, Yeşim Ustaoğlu, 2016, Türkiye.
Tereddüt’ü daha önce yazmıştım. Çok acı var Tereddüt’te. Belki bu yüzden bittiğinde filme sarılmak istemiştim. Yolları bir şekilde kesişen iki kadının hikayesini, acılarını Karadeniz’in hırçın dalgaları anlatıyor gibi. Bu filmden bahsederken betimleme kullanmadan edemiyorum. İzleyiniz.
5. Hannah and Her Sisters, Woody Allen, 1986, Amerika
Klasik bir Woody Allen filmi. Allen bu filminde de çoğu filminde olduğu gibi hem yönetmenliği hem senaristliği hem oyunculuğu üstlenmiş; üstelik en iyi senaryo ödülünü de almış. İlişkiler üzerine bir film; elbette Allen’ın mizahi tarzıyla ve her zamanki gibi Caz Müziği eşliğinde.
Bonus: About Time, Richard Curtis, 2013, İngiltere.
About Time; beni her izleyişimde gülümseten ve umutlandıran bir film. Fantastik bir ögenin sanki normalmiş gibi hayatın akışı içinde yer alması tarzıyla Haruki Murakami romanlarına benzetiyorum bu filmi. Bu yüzden umut verici belki.
Filmde canlandırılan karakterlerin hepsini çok sevdim. Oyuncu değiller de sanki bir yerlerde bu hayatı gerçekten yaşıyorlarmış ve kamera onları çekmiş gibi. Ana karakterin anlatıcı rolünü üstlenmesi de bunda etkili elbette.
Filmin “yaşadığın her anın kıymetini bilmek” mottosunu hayat felsefem haline getirmeye çalışıyorum ama bu çabamı unuttuğum zamanlar oluyor. Unuttukça; tekrar tekrar izlenesi...
İyi seyirler efendim…