Çalışanların Zorunlu Tasarruf Fonu'ndaki parası, Aralık 1998 sonu itibariyle yıllık olarak ancak
yüzde 5.2 oranında değerlendirildi. Bu nema artışı, 10 yıllık sürede sadece Refahyol döneminde aynı oranda gerçekleşmişti
DEVLET, çalışanların Zorunlu Tasarruf Fonu'nda bulunan parasını ikinci kez çok düşük oranda değerlendirdi. Fondaki paranın yıllık nema artışı, Aralık 1998 itibariyle ancak yüzde 5.2 oldu. l996'da Refahyol döneminde de nema artış oranı yüzde 5.2 olarak gerçekleşmişti. Böylece 1988'den bu yana zorunlu tasarrufun uygulandığı 10 yıllık dönemde çalışanların tasarrufu ikinci kez aynı oranda ve en düşük biçimde değerlendirilmiş oldu.
Hazine Müsteşarlığı, 31 Aralık 1998 tarihi itibariyle 1 Nisan 1988'den bu yana gerçekleşen toplam nema oranının yüzde 288.31 olduğunu açıkladı. Bu oran, Aralık 1997 itibariyle 273.99 idi. Yani, bir yıllık dönemde nema artış oranı, yüzde 5.22 oldu.
Nema artış oranı kavramı, ilk kez Meclis zabıtlarında yer aldı. Zorunlu Tasarruf Fonu'ndaki paranın piyasa şartlarında nemalandırılıp nemalandırılmadığını araştırmak amacıyla bir komisyon kuruldu. Meclis Araştırma Komisyonu, Haziran l997 tarihinde hazırladığı raporda nema artış oranını dikkate aldı ve tablo olarak bu belgenin sonuna ekledi.
Enflasyonun yüzde 70'lere vardığı, rant kesimine Hazine Bonosu yoluyla yüzde 140 oranında faiz verildiği bir ortamda çalışanların parasının yüzde 5'lerde değerlendirilmesi, sendikaların da tepkisine yol açtı. İşçi ve memur sendikaları, çalışanların parasının en az devlet tahvili, hazine bonosu oranında değerlendirilmesini istedi.
Öte yandan zorunlu tasarrufun uygulamaya başladığı Nisan 1988'de
dolar, bin 255 liraydı. Dolar, 10 yıllık dönemde 300 bin lirayı geçerek nerdeyse 300 kat artarken, çalışanın fondaki birikimi 3 kat dahi artmadı. Nema oranı, 10 yılda ancak yüzde 288'e ulaştı, yani üç katına bile varamadı.
ROMENLİ madencilerin kömür ocaklarının kapatılmaması ve ücret artışı için Ocak ayı ortasında başlattığı eylem, madencilerin zaferiyle sonuçlandı. Hükümet, Başkent Bükreş'e yürümek isteyen madencilerin taleplerini büyük ölçüde kabul etti. Olayları yerinde yaşayan gazeteci arkadaşımız
Kürşat Akyol, eylemin arka yüzünü ise şöyle değerlendirdi:
"Kömür havzası Jiu Vadisi'nin en büyük kenti Petrosani'de başlayan grev yalnızca ücret artışı değil, 1996'dan bu yana iktidarda olan merkez sağ hükümetin reform adını verdiği yeni ekonomik önlemlerin - en azından kısmen - yürürlüğe sokulmamasını talep ediyordu. Maden işçileri, hükümetin zarar eden devlet işletmelerini gözden çıkarma kararı uyarınca kapatılan iki madenin açılmasını ve diğer 140 madenin de kapatılmamasını istedi. Eğer madenler mutlaka kapatılacaksa, madencilere 10'ar bin dolar (yaklaşık 3 milyar 300 milyon lira) tazminat ödenmesi de talepler arasındaydı.
İki hafta süren grev, yasadışı ilan edilince Bükreş yürüyüşü başladı. Madenciler polisle çatışıp Bükreş'e yaklaşınca hükümet uzlaşmak zorunda kaldı.
Madencilerin "Kömür Kralı" lakaplı şaibeli lideri Miron Cosma da, son eylemlerden kuşku duyulmasına yol açan en büyük etkenlerden biriydi. Eski Cumhurbaşkanı Iliescu'nun 1996 seçimlerine kadar süren iktidarı boyunca "dokunulmaz" olan Cosma, bu arada kendi işini kurmuş, bir futbol takımını kanatları altına almıştı. Halen siyah kostümler ve korumaların eşliğinde lüks otomobillerle gezen Cosma, yeni hükümet iktidara gelince ayaklanma başlatma girişiminde bulunmak suçundan yargılanmış ve 14 aylık cezasını henüz tamamlamıştı. Cosma, hükümetin reform politikalarının karşısındaki radikal milliyetçi Daha Büyük Romanya Partisi üyesiydi. Hükümete göre, Çavuşesku'nun gizli polis örgütü Securitate'nin eski ajanlarının da üyesi olduğu Daha Büyük Romanya Partisi, bazı muhalefet partileri ve eski Cumhurbaşkanı Iliescu'yla birlikte Kara Suratlılar denen madencileri kullanıyordu. Aracılık eden de, ülkeyi yönetenlere "Moronlar" diyen madenci lideri Cosma'ydı. Bu senaryonun doğru olup olmadığı, pek çok soru işaretiyle birlikte geride kaldı. Ancak Daha Büyük Romanya Partisi, hafta içinde Kömür Kralı Cosma'yı ihraç edip, bir daha dönmesine asla izin verilmeyeceğini açıklayınca kafalar iyice karıştı. Hükümetin acı reçeteleri uygulamaya koymaksızın uluslararası finans çevrelerinden destek alması şimdilik imkansız. Madencilerin taleplerini de yerine getirmesi bugünkü koşullarda gerçekçi gözükmüyor. Durumun nasıl gelişeceği merakla bekleniyor."
TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Nail Güreli'nin gazeteciliğe işçi muhabiri olarak başladığını biliyor muydunuz? Nail Güreli, 1952 yılında Hizmet Gazetesi'nde "İşçi Köşesi"ni yazıyordu. Türk - İş'in daha yeni kurulduğu ve sendikalaşmanın emekleme dönemi olduğu yıllarda gazetelerde "İşçi Köşesi" vardı. Güreli, gazeteciliğe yeni başladığı için köşesinde "Ahmet Nail" adını kullanıyordu. Nail Güreli, 5 Kasım 1952 tarihli yazısında şöyle diyor:
"Maalesef bir çok işçilerimiz tam bir emniyet içersinde değildirler, hatta yarın işlerinden çıkarılmayacakları teminatından bile mahrumdurlar. İşçilerin bu mahrumiyetlerine çare bulmak için onların sendika halinde birleşmeleri lazımdır. Sendikalı bir işçi, diğerlerine nazaran kuvvete sahiptir, işverenin karşısına bir fert olarak değil, bir toplum olarak çıkar ve hakkını daha iyi müdafaa edebilir."
Güreli, 9 Kasım 1952 tarihli yazısında da diyor ki; "Gördüğümüz bir çok işçiler sendikaya girmekten çekinmektedirler, bunun patronlarını kızdıracağına inanmaktadırlar. Bu yüzden sendikalar da bu işçilerin haklarını layıkiyle savunamamaktadırlar... Demek istiyorum ki, her işçi sendikaya girecek kadar medeni cesaret sahibi olmalıdır."
47 yıl sonra geldiğimiz bu aşamada, medya çalışanları başta olmak üzere sendikal örgütlenme çok geri düzeyde. Gazetelerde de "İşçi Köşesi" yok gibi...
18 Nisan seçimleri için sendikacılar da harekete geçti. DİSK Başkanı Rıdvan Budak DSP'ten aday olurken, Türk - İş Başkanı Bayram Meral, "500 bin kamu işçisinin sözleşmesi var. Sözleşmeyi bitirmek zorundayım, kimseyi ortada bırakamam" dedi. Meral, Budak'ın adaylığını desteklediğini söyledi.
Meral ve Budak'ın DSP lideri Ecevit'e milletvekilliği ve yerel yöneticilik için bazı sendikacıları önerdiği öğrenildi. Bu arada birçok sendikacı siyasi partilerden aday adayı olmak için başvuruda bulundu. CHP Kocaeli milletvekili sendikacı Bekir Yurdagül de, geçen hafta İzmit'te emek kesimi temsilcilerinin geniş katılımı ve desteğiyle yeniden aday olduğunu açıkladı. Yurdagül, geçen dönem Meclis'te memura grevsiz sendika tasarısının yasalaşmaması için çaba harcamış, SEKA'nın kapatılmasına karşı da mücadele vermişti. CHP'den aday adayı olan ve öğrenebildiğimiz diğer sendikacıların isimleri de şöyle:
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Petrol - İş eski Genel Başkanı Cevdet Selvi, CHP İstanbul İl Başkanı ve Yol - İş eski Genel Sekreteri Etem Cankurtaran, CHP Parti Meclisi üyesi ve Basisen Ankara Şube Başkanı Yaşar Seyman, Tes - İş Yatağan Şube Başkanı Erol Soğancı (Muğla), Genel Maden - İş eski Eğitim Sekreteri Sabri Cebecik (Karabük).
DSP'den aday adayı olanlar: Petrol - İş Samsun Şube Başkanı Sabahattin Çam, Türkiye Maden - İş Mali Sekreteri Mustafa Engin (Manisa), Türkiye Maden - İş Yatağan Şube Başkanı İbrahim Kocabıyık (Muğla), Selüloz - İş Eğitim Sekreteri Ali Tepe (Balıkesir), Liman - İş Kocaeli Şube Başkanı Saadettin Acar, Türk - İş Basın Danışmanı Hasan Benli (Sakarya), DİSK Petkim - İş Genel Başkanı Mustafa Karadayı (İzmir).
DYP: Yol - İş Genel Başkan Yardımcısı Nuhi Çelebi (İstanbul), Yol - İş Teşkilatlanma Sekreteri Hüseyin Baykal (Antalya), Yol - İş Adana Şube Başkanı Ramazan Ağar.
Uzun yıllar Türk - İş Eğitim Müdürlüğa yapan Emre Kocaoğlu da İstanbul 2. Bölgeden ANAP milletvekili aday adayı. Yol - İş Urfa Şube Başkanı Ahmet Bayık FP'den, Haber - İş Genel Sekreteri Ali Akcan da MHP'den Çorum aday adayı.
POSTMODERN Müdahale ve Başkaldırı İmkanı isimli kitap, Yeni Dünya Düzeni'nin dünyayı ne hale soktuğu çeşitli örneklerle ilginç bir tarzda anlatıyor. Öteki Yayınevi'nden çıkan kitabın yazarı Temel Demirer, eşitlikçi, özgür ve sömürüsüz bir dünya için hala başkaldırı imkanının var olduğunu söylüyor. Demirer'in önsözünde bir kaç düşünürden aktardığı özlü sözler ise şöyle:
"Her gerçek insan, bir diğerinin yüzüne vurulan tokatı kendi yüzünde hissetmelidir (Jose Marti)". "İşçi sınıfının ekmekten çok onura ihtiyacı vardır (Karl Marx)". "Kim ki doğal olarak kendi kendisine ait değil ama insan olmasına karşın bir başkasına ait ise, o kimse doğal olarak köledir (Aristo)".
Öte yandan birçok okurumuz, geçen hafta tanıttığımız "İşçi Sınıfı ve Medya" isimli kitabı nerede bulabileceğini sordu. Piyasaya yeni verilen kitap, Sistem Yayıncılık'tan çıktı. Yazarı Dr. Fikret Sazak, aynı zamanda Türkiye Maden - İş Sendikası Basın Danışmanı (
Telefon: 0312 231 73 55).