Kadına şiddetin olabilecek en vahşi ve dayanılmaz boyutlara geldiği günler yaşıyoruz maalesef... Ve bu dayanılmaz vahşetlere şahit olurken yapabildiğimiz tek şey, sosyal medyada tepkimizi göstermek, suçluların en ağır cezaları almasını dilemek olabiliyor. Sonra da hayatlarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz, elimizden bir şey gelmiyor. Emine Bulut cinayetinden sonra günlerce kendime gelemedim, “Ölmek istemiyorum” diye haykırışının video’sunu, olayın haberini izleyeceğimi sanarak yanlışlıkla gördüm ve o sahneler gözümün önünden gitmedi. Dayanılır gibi değil...
Kadın cinayetlerinde ve kadına şiddet olaylarında en ağır, en caydırıcı cezaların verilmesi gerekliliğinin yanında; bu olayların önüne geçmek için hamleler yapılmasını da bekliyoruz toplumca. Televizyondaki kadına şiddet içeren yapımların yasaklanması da büyük önem taşıyor. Ama ekranda kadınların şiddete maruz kaldığı onlarca dizi varken; RTÜK’ün ‘Yasak Elma’ dizisine kadına şiddet ve istismar içeren sahnelerden dolayı ceza kesmesine hayret ettim. İlk
Serdar Ortaç’ın Harbiye Açıkhava konserlerini ilk gününden beri hiç kaçırmadım, geçtiğimiz hafta sonu da sırf bu yüzden Bodrum’dan İstanbul’a gittim. Benim için yaz, Ortaç konserine gitmeden sona eremez! Polat Yağcı’nın organizasyonu, Demirören TV’nin medya sponsorluğunda gerçekleşen akşam bittiğinde, ben daha yeni başlamış gibi hissediyordum! Hani bazı konserlerde sonlara doğru içimiz kıyılmaya başlar da “Tamam dinledik yeter, bitsin artık” duygusuna kapılırız ya, o sabaha kadar söylese, yine yetmez!
Nasıl yetsin ki; 25 yıldır her bir şarkısı hayatımızın başka bir hikayesine, duygusuna veya coşkusuna eşlik etmiş. Yine efsane bir performansla Açıkhava’yı hınca hınç dolduran sevenlerine unutulmaz bir konser yaşattı. Saatler boyunca bir an yerimde duramadım, öyle eğlenceli ve keyifliydi... Harbiye’den Ortaç fırtınası geçtiğine göre; 2019 yazını resmi olarak kapatıp, dağılabiliriz dostlar!
LOPEZ’LE YARIŞIYORLAR!
Reynmen’in sahne ücretini 250 bin TL’ye, Defne Samyeli’nin ise 150 bin
Yazı paçasından tutup yapışmak ve gitmesine asla izin vermemek istiyorum ama nafile! Çoğumuz için yaz sezonu kapanıyor olsa da tatil haklarını eylülde kullanacak olanlar da var. Curcunası azaldıkça keyfi artan yerler eylül tatilcilerine kalacak. Bodrum’u tercih edeceklere hemen birkaç tavsiye vereyim, son tavsiyeler bunlar kaçırmayın!
Aspat Koyu…
Burayı hâlâ keşfetmeyenler olsa da beton sevdalıları çoktan keşfetmiş! Bodrum’un cennet koylarından, adına türküler yazılan Aspat’ta, plajın arka tarafında inşaat başlamış. Yemin ediyorum içim yandı görünce. Burası 1. derece sit alanı değil mi? Nasıl inşaat olabilir, sahip olduğumuz bütün güzellikleri tek tek talan ediyorlar, delirmemek imkansız! Doğa katliamına sırtınızı dönünce yeşillikler içinde geniş bir plaj ve muazzam bir deniz görüyorsunuz. Gidin de görün en kısa zamanda, anasını ağlatacaklar yakında çünkü!
Nehrin diğer yanında, dağın eteklerinde bulunan Bizans Hamamı’nı da görmelisiniz, 2005’te ortaya çıkarılmış.
Yaz aylarının en sevdiğim yanlarından biridir sevdiğim sanatçıları mis gibi açık havada dinlemek... Açık hava konserlerinin de bereketli olduğu bir yaz oluyor, kaçırılmayacak bir sürü konser var. Harbiye Açıkhava konserlerine Bodrum’da olduğum için gidemedim ama 24 Ağustos’taki Serdar Ortaç konseri için İstanbul’a döneceğim mesela, kaçmaz! 30 Ağustos’ta Murat Dalkılıç Harbiye sahnesinde olacak, yine gidilmesi gereken bir konser, hem de Zafer Bayramı coşkusu cabası...
İstanbul’da Vadi Açıkhava konserleri de orman kenarındaki 10 bin kişilik alanda çok keyifli oluyor. Selda Bağcan, Mor ve Ötesi, Edis, Teoman, Nilüfer, Ferhat Göçer ve MFÖ gibi birçok sevilen isim ve grubun konserleri var önümüzdeki günlerde. 29 Eylül’deyse Yeni Türkü’nün 40’ıncı yıl konseri gerçekleşecek.
Üç tenorla müzik şöleni...
20 Ağustos’ta Bodrum’da olacaklara Antik Tiyatro’daki ‘3 Tenor’ konserini tavsiye ederim. Orkestra şefi Murat Cem
Milyonlarca kişi gibi beni de duygudan duyguya sürükleyen şarkılarını, kimselere benzemeyen kendine özgü müziğini ilk dinlediğim andan itibaren Manuş Baba’yı sahnede de dinlemek için can atıyordum. Pazartesi akşamı gerçekleşen Bodrum Antik Tiyatro konserinde nasip oldu sonunda, muhteşem orkestrasıyla birlikte, tadı damakta kalan bir müzik ziyafeti yaşattılar binlerce kişiye... Son derece sade bir sahnede, şovunu müziğinin gücüyle yaptı. Kendi şarkılarından türkülere, cover yaptığı eserlere kadar uzanan geniş repertuvarından, içimize işleyen sesinden çok etkilendik. Bir de mütevazı ve samimi karakterinden...
Sanki sözüne, müziğine imza attığı şarkılarıyla dinlenme rekorları kıran, her konseri hınca hınç dolan, başarıdan başarıya koşan, altyapısı sağlam o çok özel müzisyen kendisi değilmiş gibi; bir mahcup tavırları var ki, koşup sarılma isteği uyandırıyor insanda... Tabii bünye son dönemde; yetenek yoksunu, abuk subuk tiplerin şöhret sarhoşluğuyla şuur kaybedişlerine, ego patlamalarına alışkın olduğu için; Manuş Baba gibi
“Sahnede en çok kimi dinlemeyi seversin?” sorusuna cevabım hiç değişmez: Barbaros… Onu ilk dinlediğim günden bugüne, gittiğim her konseri benim için büyük heyecan sebebidir. Onun kadar harika sesli, onun gibi yetenekli gerçek bir ses sanatçısını dinlemek, bir ayrıcalık ve herkesin yaşaması gereken bir olay! Bodrum Ortakent’te bulunan Dramalı’da sahneye çıkacağını öğrenince, maaile koşturduk tabii! Öncelikle mekan; dekorasyonu, ışıklandırması, yaratılan atmosferiyle gerçekten rüya gibi… Ve o rüyanın tam ortasına Barbaros öyle yakışmış ki…
Fransızca, İtalyanca, İngilizce, Yunanca ve Türkçe; tam beş dilde döktürdüğü şarkılarla orayı dolduran kalabalığı mest etti. Bu arada yıllar önce beni ilk kez Barbaros sahneye çıkarmıştı ve birlikte ‘Bir Küçük Aşk Masalı’nı söylemiştik. Onunla bu parçayı seslendirmek, hayatta en mutlu olduğum anların arasındadır. Beni yine sahnesine davet etti ve yine aynı eseri söyledik birlikte… Aşırı keyifli ve unutulmaz bir
Birkaç günlüğüne Bodrum’dan İstanbul’a dönmek zorunda kaldım, keyfim kaçtı dostlar! Yazın şehir hayatı daha da can sıkıcı kanımca... Ama güzel bir yemek, kaçan keyfi her zaman yerine getirir! Yolum Beşiktaş’a düşünce, çok sevdiğim cafe&pub konseptli Beer Plus’ta oturayım dedim, epeydir gitmemiştim. Yeni menüyü görünce, gözüm döndü! Midye, kokoreç, köfte ve sucuk; bayıldığım ne varsa gırla gidiyor, seç seçebilirsen!
Bunlar da her yerde yenmez, temizliğinden ve sağlığa uygun şartlarda olduğundan emin olmak lazım. Dayanamadım, hem midye hem de kokoreçi denedim, çok lezzetliydi. Midyeyi kendileri yapıyormuş, kokoreç Keşan, köfte Bursa, sucuk Kırklareli’den... Daha da şehirde canım bunlardan birini çekince başka yere gitmem. Sabahtan gece geç saatlere kadar açık olduğu için, uzun dost sohbetlerinin adresi olarak da çok keyifli. Neşeli bir mekan, aklınızda bulunsun.
TAM BİR HAYAT KURTARICI!Inhouse İletişim’in sahibi Esra Türker’in Instagram
Yazı Bodrum’da geçirirken, size de buradan havadis vermemek olmaz! Müdavimi olduğum yerlerin yanında yeni keşiflerimi de paylaşıyorum, tatilcilerin aklında bulunsun.
Müdavim: Bodrum’un ünlü Barlar Sokağı’nda açılan Müdavim’e her şeyiyle bayıldım. 1965’te 10 metrelik yelkenlisiyle dünyanın etrafında tam tur atan ilk Türk denizci olan Sadun Boro’nun evinde hizmet veriyor. Mekanın her köşesinde, eski zamanlarda halk kahramanı olarak görülen Boro’dan izler, ona ait eşyalar görüyor, tarihte keyifli bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Yapılan tadilatla bina tam
Bodrum mimarisine uygun bir yapı haline getirilmiş. Kale ve deniz manzarasını bir arada büyülenerek izlediğiniz lokanta-meyhanenin kumsalı, terası, her bir katı ayrı keyifli.
Bodrum’a özgü lezzetlerin Ege Mutfağı’yla harmanlandığı menüsü, gündüz ve gece için farklı... Ben akşam gittim ve yediğim her şeyin tadı damağımda kaldı. Büyüleyici manzara karşısında yapılacak uzun sohbetler, tadılacak harika yemekler için ideal bir yer... Sahibi Murat