Beklenen Musul operasyonu önceki gün başladı. Maalesef adeta bir bilgisayar oyunundan bahseder gibi hangi güç, ne zaman, nereye girecek, şehri nasıl temizleyecek diye sanki insanlardan değil, salt kâğıt üzerindeki hamlelerden bahsediyoruz. Halbuki Musul IŞİD işgali öncesi yaklaşık 1.5 milyon nüfusa sahip bir kentti. Şimdi bu nüfusun kaçta kaçı orada tam bilmiyoruz ama rakam çok büyük. 10 Haziran 2014’ten beri dünyanın en vahşi terör örgütü IŞİD’in boyunduruğu altında yaşayan bir halk etrafı kuşatılmış kentin içine sıkışmış bekliyor. Örgüt haberler üzerinde büyük bir karartma yapıyor, ne olacağını içeride kimse tam olarak bilmiyor.
IŞİD Musul’a geldiğinde Irak ordusu kentten kaçarak ayrılmıştı, onların bıraktığı silahların üzerine oturan terör örgütüne Musul adeta sunuldu. 29 Haziran 2014’te IŞİD burada halifelik ilan etti. Örgütün çıkış noktasının da burası olduğunu hatırlamak gerek. Özellikle Nuri el Maliki döneminin politikaları Sünniler üzerinde büyük baskı oluşturup IŞİD’in güçlenmesinde etkili oldu. O nedenle örgütün kentte hâlâ ne kadar desteğinin olduğunu kestirmek güç. Bölgeyi iyi bilen terör uzmanları bu operasyonun muhakkak IŞİD’in çekilmesiyle sonuçlanacağını söylüyorlar ama bu ne kadar zamanda ve ne kadar kayıpla olur, henüz bilmiyoruz...
Gelelim Türkiye’nin kaygılarının sebeplerine:
1- Musul’un batısında yer alan Sincar’da PKK’nın de facto olarak idareyi ele geçirmiş olması. PKK Kandil’den Akdeniz’e kadar bir koridor yaratmak istiyor ve bu amaçla Musul ve Telafer operasyonunda yer almayı hedefliyor. Suriye’deki PYD ve Kandil arasında bir geçiş üssü istiyor.
2- Oluşabilecek güç boşluklarının Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik olarak olumsuzluk oluşturması. Bu boşluklar terör örgütlerinin ve İran’ın nüfuz alanının Ortadoğu’nun dengelerini bozacak şekilde büyümesine sebep olabilir.
3- Musul’da etnik ve mezhepsel temelli kırılmalar yaşanması. Bu kaygıyla Türkiye Şii milis gücü Haşdi Şaabi’nin operasyona katılmasına karşı çıkıyor, zira bu gücün kontrol ettiği Diyala ve Tikrit gibi Sünni kentlerde ciddi insan hakları ihlalleri yaşandığı BM raporları tarafından tespit edilmiş durumda. Dün Abdülkadir Selvi Hürriyet’te Felluce’deki Sünni katliamından sorumlu olan, Haşdi Şaabi’nin komutanlarından Ebu Mehdi el Mühendisi’nin bölgeye geldiğini yazıyordu.
Reform Grubu
Haşdi Şaabi (Gönüllü Birlikler) Iraklı Şiiler tarafından IŞİD ile mücadele için kurulan milis güç. Bu güç İran’ın kontrolünde ve IŞİD ile mücadelede Irak’ta en önemli güçlerden biri haline gelmiş durumda. Bu gücün siyasi bir karşılığı da var. Eski başbakan, halen cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevini yürüten ve Irak’ı mezhepsel politikalarla çıkmaza sürükleyen isim olarak bilinen Nuri el Maliki’nin başını çektiği El Reform grubu bu gücün temsilcisi. Bu grubun içinde farklı kesimlerden 100 milletvekili yer alıyor. ORSAM uzmanı Bilgay Duman’ın El Cezire Türk’te yayınlanan makalesinde hatırlattığı gibi Irak Savunma Bakanı Halid el Ubeydi ve
Maliye Bakanı Hoşyar Zebari’yi görevden aldıran da bu grubun baskıları. El Reform Başbakan İbadi üzerinde önemli bir etkiye sahip. Bu etkiyi Irak siyasetini Türkiye aleyhine çevirmek için kullanıyorlar. Başika’da Türk askerinin varlığına itiraz ve Musul operasyonunda net bir anti-Türkiye tavrı alınmasının arkasında da Reform Grubu’nun İbadi’nin üzerinde oluşturduğu baskı var.
ABD’nin derdi ne?
Washington bir an önce IŞİD’e karşı başarı elde etmek ama bunu bölge politikalarını fazla değiştirmeden yapmak istiyor. Sahada kullandığı aktörlerle ilişkilerini sürdürmek ve güç dengelerini bozmamak üzerine bir siyaset güdüyor. O nedenle Türkiye’nin Musul çıkışından memnun değil. İran ile Musul konusunda uzlaşma içinde. Obama yönetimi son günlerinden Musul’u ‘kurtarma’nın derdinde. Sonrasındaki gelişmeler üzerine yönelik bir kaygı içinde olduğunu söylemek zor. Zira başından beri İran ile yakınlaşma politikası güden Obama İran’ın nüfuz alanını Sünnilerin aleyhine politikalarla genişletmesi üzerine kafa yormuyor. Kısacası, Irak’ta
bir ABD-İran işbirliği var.
Ancak bu işbirliği uzun vadede sürdürülebilir değil. IŞİD sonrası dönemin yönetilir olabilmesi için Türkiye’nin uyarıları ve hassasiyetlerinin dikkate alınması gerek. Bir toprak parçasına operasyon yapılmıyor, üzerinde insanların yaşadığı, koskoca bir geçmişi olan bir şehre operasyon yapılıyor. Acaba hayatı sadece iktidar
savaşı olarak görenlerin
aklına Musul’da insanların da yaşadığı geliyor mu?