Haliç Kongre Merkezi ’nde cuma günü Ak Parti yine büyük ve görkemli bir organizasyon düzenledi. Toplantıdan sonra Başbakan Davutoğlu bir grup köşe yazarı ile bir salonda buluştu. Sorular seçim maratonu ile başladı, güncel gelişmelerle devam etti. İşte sohbetin detayları:
‘MEYDAN OKUYORUM’
- (Çözüm süreci kavramının beyannamede geçmemesi üzerine) Benim yazdığım o 100 maddelik metni alırsanız, aslında çözüm sürecinin bütün ruhu orada var. Beyannamede son gece fasiküller giderken basım esnasında birkaç sayfa ve bir de içindekiler kısmı yok dikkat etmişseniz. Çünkü o gece bile çalıştık, oradan doğan bir eksiklik. Yine de aslında çözüm süreci de şeyin içinde var, anayasal düzen, siyasal düzen, reformlar, hepsi var. Ama ayrıca çözüm süreciyle ilgili bir bölüm vardı, o esnada bir şekilde düşmüş, o eklenecek içindekilerle birlikte.
Bir de arkada, şimdi zikrettiğim 100’e yakın ayrıca yeni proje var, onlar da tekrar baskıya verilecek. Bir seçim beyannamesinin kendisi var Ak Parti Beyannamesi olarak ve 350 sayfalık bir metin, orada her şey var ve kitap olarak çıktı. Ayrıca bu 100 sayfalık sözleşme onun özü mahiyetinde ve toplumun bütününü kuşatan bir metin olarak, o A’dan Z’ye benim yazdığım bir metin. Dikkat ederseniz orada Ak Parti ibaresi dahi geçmiyor. Ak Parti Genel Başkan olarak son imza attığım yer var. Bütün hangi partiye mensup olursa olsun bütün vatandaşlarımıza bir çağrı o. Öbürü ise AK Parti’nin seçim beyannamesi; yani biz şunu yapacağız, bir hükümet programı gibi kaleme alınmış ve ona dayalı hükümet programı çıkartacağız. Onun arasına bir metin daha üretiyoruz şimdi, o da 6 bölümlük o seçim beyannamesinin her bölümü için bir fasikül şeklinde 20 sayfalık işte güçlü ekonomi, insan odaklı kalkınma, sosyal politikalar vesaire. O daha kolay okunur bir metin olacak.
Meydan okuyorum ve okumaya devam edeceğim. Oradaki bir tek maddeye bile karşı çıkamazlar, yani hiçbir makul Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı karşı bir partiden de olsa ya şu madde burada olmamalı diyeceği bir madde var mı çıksın söylesin Kılıçdaroğlu, Bahçeli veya diğerleri? Yok kendilerinin bir sözleşmesi, bize teklif ettikleri bir şey varsa onu çıkarsınlar. Bu siyasi hareketin başında bulunan insanım, kendi vizyonumu yazdım. İsterim ki Kılıçdaroğlu da otursun bir şey yazsın, Bahçeli de yazsın, Demirtaş da yazsın ve karşılaştıralım bu vizyonları, ortak bir zeminde buluşuruz..
‘KAVRAM ÜRETTİK’
- Ak Parti bu tür metinler üretti, mesela Cumhurbaşkanlığı Vizyon Belgesi ürettik, daha bir çok metin ürettik. İnsan onurunu merkeze yerleştirdik. Devlet güvenliği, bilmem şu-bu falan değil, insan onuru. Onurla özgürlük arasında felsefi bir bağ da kurduk. İnsanın kimliği özgürlüklerle bir onura dönüşür, yani özgürlüğünü kullanamayan bir insan ve tamamıyla özgürlük ağırlıklı bir metin. Ak Parti’nin bence en fazla, en zenginleştirici yönlerinden birisi; birçok kavramı sirkülasyona sokmuş olması. Adalet Partisi’nin Türk siyasetine kattığı bir kavramı hatırlar mısınız mesela veya bir tek Ecevit’in Cumhuriyet Halk Partisi, hani öz yönetim vesaire gibi o sırada sol gelenek biraz özgün bir şey olduğu için kattı. Onun için Özal’ın liberal kattığı bazı şeyler var, ama kavram zenginleşmesi yaşanmadı. Biz çok kavram ürettik. Özgürlük-güvenlik dengesinden tutun da kadim medeniyet vs.
‘CHP GENÇLİĞİ YOK’
- Ak Parti gençliği bir devinim içinde ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin şu anda bir devinim içinde bir gençliği yok, ödünç gençliklerle yürüyor. Yani Gezi gençliği Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy veriyor, ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendisine ait heyecan verici bir gençliği yok. Gezi’de bir hareket oluşuyor, sahip çıkmaya çalışıyor. HDP’nin gençliği dediğimiz şey, daha bir dil geliştirebilecek durumda değil, dağ ile HDP arasında sıkışmış ne yapacağını... İşte 6-7 Ekim’de bir anda bambaşka bir çizgide giden bir gençlik. MHP’nin gençliği ise, 80’li yılların, 70’li yılların sloganlarının içinde.
1915 OLAYLARI
- (1915 olaylarıyla ilgili tartışmalar) Hrant Dink’in katledilişinin yıldönümünde yayınladığım bir metin var. Geçen sene Cumhurbaşkanımızın Başbakanken yazdığı taziye metni var. O metne olan sadakatimiz devam ediyor. Bu noktada da tutumumuzda bir değişiklik yok. Biz acıyı paylaşırız, herkesle her şeyi konuşmaya hazırız ama kimse bizim boynumuzu eğemez. Bakın dün Martin Schultz’la 45 dakika, 1 saate yakın uzun bir görüşmemiz oldu. Batılı kibrini bilirim. Eşit düzeyde konuşmaya hazırız. Ama bize birisi tepeden konuşamaz, yani kim olursa olsun buna rıza göstermeyiz.
Geçen seneki noktamızda hiçbir değişiklik yok. Erivan’a gittiğimde bu bir katliamdır demiştim. Türkiye burada çok mesafe kat etti. 2005’te Ermeni meselesiyle ilgili Boğaziçi’nde bir Ermeni konferansı yapılacaktı ve 1915 olaylarında soykırım da olmuştur diyenlerin de olacağı bir konferanstı.
Kemal Kerinçsiz mahkemeye başvurdu, olaylar oldu. Ve tertip heyeti yapmayayım gibi bir noktaya geldi. Ben de Başdanışmanım. Tayyip Bey’e gittim “Bu tartışılmalı Türkiye’de ve bundan kaçamayız, bununla yüzleşmemiz lazım” dedim.
Müsaade ederseniz ben gideyim arkadaşlarla konuşayım dedim.. Tayyip Bey yolladı. Halil Berktay’la Karaköy’de buluştuk. Dedim ki bu konferansı yapın, biz hükümet olarak karşı değiliz, yapmanızı da tavsiye ediyoruz, bunların tartışılması lazım... Ve sonra yaptılar toplantıyı, o bir tarihi dönüm noktasıydı. Bakın bu 10 yıl içinde olan bir şey ve çok ciddi mesafe aldık. Biz bu mesafeyi alırken İsviçre soykırım yoktur demeyi yasaklıyor. Yani onlar yasakçı bir yola gidiyor, biz özgürleştirici bir yola gidiyoruz. Gelin her şeyi tartışalım derken Ermeniler hiçbir şey tartışmayız diyor, sizinle oturmayız diyor. Yani illa şunu diyorlarsa: Kusura bakmasınlar, hani biz tarihin gördüğü en vahşi milletiz diye bir itiraf bekliyorsa, yani şuradaki Ermeni mahalleleri buna isyan eder.
ALEVİ MESELESİ
- ( Alevi paketi hakkında) Hayatta içselleştirmediğim, benimsemediğim hiçbir şeyi savunmadım, savunduğum şeyi de sonuna kadar ne zaman savunulması gerekiyorsa ben tayin ederim ve doğru bir zeminde savunurum. Yani Hacıbektaş’taki konuşmam da, Tunceli’deki konuşmam da gönlümden gelen ve inandığım şeylerdir. Yeni Türkiye Sözleşmesi’nde Alevilik de dahil birçok şeyin zihni çözümü orada...
Açıkçası, bundan bir iki ay önce bu konuyu gündeme getirmeyi düşündüm, fakat bir seçim yatırımı gibi görüneceği korkusuyla şey yaptım. Yani böyle bir konuyu seçim öncesinde, sırf acaba biraz oy çekebilir miyim kaygısıyla gündeme getirmeyi Alevi vatandaşlarımıza da bir saygısızlık olarak gördüm. Seçimden hemen sonra bu konuda belli ana unsurlarıyla zihnimde. Alevi meselesinin zannedildiği kadar zor bir sorun olduğu kanaatinde de değilim, yani yeter ki ideolojik, siyasi ve dış unsurlar bakımından istismar edilmesin ve terörize edilmesin, yani DHKP-C gibi veyahut bazı unsurlarca terörize edilmesin. Dış unsurlardan da ne kastettiğimi herkes anlar. Ve Tunceli’de verdiğim her sözü de yaptım. Geçen Tunceli İl Başkanımız ve Tunceli’den bir heyet geldi, teşekkür ettiler, Türkiye’deki bütün Alevi kutsal mekânlarının yolları yapıldı, her türlü ihtiyaçları giderildi.