Referandum, Suriye, Avrupa’nın ajandası, Almanya... Önceki gün Tarlabaşı’nda bir evde 3 minicik çocuk, birbirlerine sarılarak cayır cayır yanarak öldüler! Hiçbir konu bundan daha önemli değil! Adaletin hiç var olmadığının en sert tokat olarak yüzümüze çarpıldığı, sözün bittiği yer burası!
İsa 5, Abdurrahman 3, Vedat 2 yaşındaydı. Düşünebiliyor musunuz, bizlerin, çocuklarımızı gözümüzden bir dakika ayırmadığımız yaşlarda onlar evde tek başlarınaydılar. Üzerlerine kilitlenen, yorgun, yoksul, per perişan bir evde yanan bir sobanın yanı başında... O sobadan sıçrayan bir alev halıyı yaktı ve alevlerin içinde minicik bedenler birbirlerine sokularak korunmaya çalıştılar. Ne çok korktular, ne çok ağladılar, nasıl acı çektiler kim bilir... Böyle bir faciaya benim yüreğim dayanmıyor. Ey dünya sen bu musun? Ey hayat, bu minicik çocukları nasıl bu kadar zalimce kendinden kopardın?
Bakanlık müdahil oluyor
Dün Cengiz Semercioğlu Hürriyet’te çok güzel yazmış. Diyor ki: ‘Bu küçücük çocukların evde yalnız bırakılmaları cinayet değildir de nedir? Gelişmiş ülkeler 10-12 yaşından küçük çocukların evde yalnız bırakılmasını kesin kurallarla yasaklıyor. Türkiye’de bu konuda cezalar ağırlaştırılmalı... Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu konuya müdahil olmalı.’ Bu, her kelimesine katıldığım tespitler ve çağrı üzerine bakanlığı aradım. Konuyla yakından ilgilendiklerini ve davaya müdahil olacaklarını öğrendim. Hukuk müşavirliğine talimat gitmiş, hazırlıklar başlamış. Maalesef 3 pırıl pırıl can gitti ama başka canların gitmemesi için bakanlığın göstereceği
hassasiyet çok önemli.
Buradan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’ya sesleniyorum: Bakanlık olarak müdahil olmanızın yanı sıra ölen 3 çocuk için sesinizi yükseltin! Bu ölümlere tepki koyun, karşı çıkın! Bu konuda demeç verin...
İsa, Abdurrahman ve Vedat maalesef ilk değiller. Bu ülkede sorumsuz, cahil ve bilinçsiz anne babalar yüzünden her yıl çocuklar ölüyor ve ölüm sebeplerinin başında da soba yangınları var. 2009’da Tokat’ta evde yalnız bırakılan 6 aylık, 2 ve 3 yaşlarında 3 çocuk soba yangınında aynı şekilde öldüler. Manisa’da yine 2009’da 3 çocuk ve yine soba yangını... Antakya’da 12 Ocak 2009’da anne demeye dilimin varmadığı bir kadın engelli 2 çocuğunu evde yalnız bıraktı, o çocuklar devrilen sobanın altında kaldılar! Bu ve bunun gibi birçok örnek var maalesef!
Ayrı bir düzenleme şart
Cehalet, fakirlik, imkânsızlık... Bunların hepsi çok hayati sorunlar. Ama hiçbiri çocuk cinayetlerini hafifletme gerekçesi olamaz, olmamalı! Dünyanın en büyük sorumluluğu anne-baba olmak. Ama ne tuhaftır ki bu büyük sorumluluğu almak için ne bir eğitim, ne bir yeterlilik testi var. Bizim ceza kanunumuzda ihmal sebebiyle ölüme sebebiyet vermek kapsamında bu tip çocuk ölümlerinde anne-baba hâkim karşısına çıkıyor ancak maalesef hâkimler ‘onlara en büyük ceza çocuklarını kaybetmek’ diyerek hafif cezalarla davaları kapatıyor. Halbuki belli bir yaşın altındaki çocukların evde yalnız bırakılmasının suç kapsamına alınması lazım. Daha doğrusu, ‘çocuğa karşı şiddet’ başlığı
altında yeni bir düzenlemenin yapılması lazım. İhmal de
şiddet ve istismar kapsamına girer. Hele bir de bu ihmalin
Savcılar ve hâkimlere sesleniyorum: Anne babalık ehliyeti diye bir şey maalesef yok ama ehliyetsiz oldukları apaçık anne-babaların yaptıkları cezasız kalmamalı! Bu sorunu çözmek için düzenleme yetmez, sizlerin zihniyetinin de değişmesi gerek... İsa, Abdurrahman ve Vedat kömür olmuş bedenleriyle toprağın altındalar şimdi. Geriye kalan 13 kardeşi (evet bunca fakirlik içinde tam 16 çocuk varmış ailede!) bakanlık çok doğru bir refleksle koruma altına alma kararı almış, öte yandan 3 minicik canın ne günahı vardı? Bu cinayetin bir bedeli olmayacak mı?
Tayfun Talipoğlu’na ani veda
Bu yazıyı yazarken başka bir ölüm haberi aldım, o da çok ani, çok sarsıcı, çok beklenmedik... Gazeteci ve televizyoncu Tayfun Talipoğlu İzmir’de Henüz 55 yaşında kalp krizi sonucu hayatını yitirdi. Talipoğlu yılların gazetecisiydi. Anadolu’yu karış karış gezer, çok güzel programlar yapardı. Moderatörlüğünü yaptığı tartışma programlarına katılmış, tartışma programlarında yan yana yorumculuk yapmıştık. İyi bir gazeteciydi, çalışkan bir meslektaştı... Türk medyası onu çok özleyecek...