İngiliz Parla-mentosu’nda 1922 yılında dönemin İngiliz Başbakanı Lloyd George söz alır.
Konu İngiltere’nin Anadolu’daki başarısızlığıdır. Lloyd George İngiliz Parlamentosu’na başarısızlığın nedenini anlatan şu tarihi konuşmayı yapar:
“Beyler, Tanrı her yüzyılda dünyaya bir dahi gönderir. Bizim talihsizliğimiz yüzyılımızın dahisinin Türklere nasip olmasıydı. O dahinin Adı Mustafa Kemal’dir.”
***
Yunanistan Başbakanı Venizelos, 1930 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiği mektubunu şu cümlelerle bitirir:
“1930 Yunanistan Hükümeti’nin lideri olarak, Yunan-Türk anlaşmasının imzalanmasının Yakın Doğu’nun barışa doğru yürüyüşünde yeni bir dönemi başlattığı şu zamanda, Mustafa Kemal Paşa’nın Nobel Barış Ödülü’ne sahip olmanın ayırt edici itibarıyla ödüllendirilmesini teklif etmekten onur duyarım.”
***
“Ya İstiklal ya ölüm”
Alaçatı’da 12.1 hektar alanda faaliyet gösteren maden ocağının işletme alanının 15.95 hektara çıkarılmasına verilen onayı 7 Mayıs’ta buradan duyurmuştum.
Ne yazık ki son yıllarda giderek artan sayıda taş ocağı, Çevre İl Müdürlüğü’nden izin alarak faaliyet göstermeye başladı. Daha da vahimi, İzmir’in eşsiz güzelliğe sahip turizm alanlarında bile taş ocaklarının rahatlıkla izin alabilmesi.
***
Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, konuyla ilgili olarak bir rapor hazırladı. Bu önemli raporun ana hatları şöyle:
Ülkemizde, tüm kentlerde yapılaşma süreci son yıllarda ciddi oranda ivme kazandı. Plansız kentleşme politikaları ile gelinen süreçte tüm kentlerimiz altyapısı tamamlanmamış, çevresel etkileri planlanmamış; çok katlı binalarla sarmalanmış, çarpık yapılaşma ile karşı karşıya. Kentsel dönüşüm süreçleri, yüksek katlı yapılaşma gibi süreçler nedeniyle İzmir’de de şantiye görünümü ile baş başayız. İnşaat sektörünün geldiği süreçte, altyapı işleri ve taş ocakları da en önemli sorun olarak karşımıza çıkıyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Çevre İl Müdürlüğü’nün duyurularında, kentteki ÇED süreci işletilen faaliyetlerin büyük çoğunluğunun taş ocağı işletmeleri olduğunu görüyoruz.
Özellikl
Uşak Deri Karma Organize Sanayi Bölgesi’ndeki (OSB) katı atık depolama alanında geçen hafta yaşanan patlama bölgede bulunan atık su arıtma tesisin bulunduğu alanın atıklarla kapanmasına neden oldu.
Gaz sıkışması nedeniyle gerçekleştiği öne sürülen çevre kazası sonucunda arıtma çamurlarının depolandığı bölgede tonlarca çamur bölgeye ve karayoluna dağıldı.
Bölgede incelemelerde bulunan Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay’ın önemli uyarıları var.
***
Kınay, arıtma çamurlarının depolandığı alanın teknik kriterlere ve ilgili yönetmelik hükümlerine uygun olarak yapılandırılmadığı ve depolama işleminin aykırı şekilde yapıldığı, OSB alanı içerisinde arıtma çamurlarının kontrolsüz biçimde mevzutlarımıza aykırı olarak depolandığını tespit ettiklerini belirterek şu bilgileri verdi:
“05.05.2018 tarihinde Uşak Karma (Deri) OSB Atıksu Arıtma Tesisi Arıtma Çamuru depolamasından kaynaklanana çevre kazası ülkemizde çevre yönetimi süreçlerinde yaşanan olumsuzlukları bir kez daha ortaya çıkardı.
Atıksu arıtma sürecinde en önemli problem olarak ortaya çıkan arıtma çamuru bertarafı noktasında; OSB tarafından alan içerisinde düzensiz depolanan söz konusu atıklar olası
Alaçatı, doğal güzel-likleriyle dikkat çeken, dünyanın imrendiği bir turizm cenneti.
Bu güzelliklerin korunması için, bölgenin pek çok yeri doğal sit kapsamında.
Ama ne yazık ki böyle bir bölgeyi korumak için, sit kararları dahi yeterli olmuyor.
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Alaçatı’da 12.1 hektar alanda faaliyet gösteren maden ocağının işletme alanının 15.95 hektara çıkarılmasına izin verdi.
Üstelik de ÇED’e (Çevre Etki Değerlendirme) gerek yoktur kararı verildi.
***
Söz konusu alan, Alaçatı’ya 1,75 km uzaklıkta. Denize 500 metre, Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı’na ise 1800 metre mesafede.
27 Aralık 1939’da Erzincan’da meydana gelen 7.9 büyüklüğündeki depremde 32 bin 968 kişi öldü, 100 bin kişi yaralandı.
20 Aralık 1942’de Tokat’ın Niksar ve Erbaa ilçelerini etkileyen 7 büyüklüğündeki depremde 3 bin kişi yaşamını yitirdi, 6 bin 300 kişi yaralandı.
26 Kasım 1943’te Samsun’un Ladik ilçesinde meydana gelen ve 4 bin kişinin hayatını kaybettiği depremin büyüklüğü 7.2 olarak ölçüldü.
1 Şubat 1944’te Bolu’nun Gerede ilçesindeki 7.2 büyüklüğündeki depremde 3 bin 959 kişi öldü, çok sayıda insan evsiz kaldı.
19 Ağustos 1966’da Muş Varto’daki depremde 2 bin 396 kişi öldü, bin 489 kişi yaralandı. Varto’nun karşılaştığı bu en şiddetli depremin büyüklüğü 6.9 olarak ölçüldü.
6 Eylül 1975 yılında Diyarbakır Lice’de 2 bin 385 kişinin hayatını kaybettiği depremin büyüklüğü ise 6.6 olarak ölçüldü.
24 Kasım 1976 Van’ın Muradiye ilçesinde meydana gelen depremin büyüklüğü 7.5’ti. Bu depremde 3 bin 840 kişi yaşamını yitirdi.
17 Ağustos 1999’da Gölcük’te meydana gelen depremin büyüklüğü 7,8 olarak bildirildi. Felakette resmi rakamlara göre
İzmirliler, taş ocaklarının kapatılması ya da çevreyi kirletmeyecek şekilde çalışması için gerekli tedbirlerin alınmasını beklerken, son yıllarda onlarca yeni taş ocağının açılmasına onay verildi.
Andezit, bazalt, kil ve kalker ocağı ile kırma ve eleme tesisleri şeklinde verilen bu izinler, İzmir’i bir taş ocağı kentine çevirdi.
Seferihisar, Bergama, Kemalpaşa, Menemen, Buca ve Yeni Şakran’da taş ocağı izni için “Çevresel Etki Değerlendirme’ye (ÇED) gerek yoktur” kararları verildi.
Buca’da izin verilen bölge, orman alanında yer alıyor. Yılda 275 bin dinamit patlatılmasına rağmen, ormanın zarar görmeyeceği yönünde rapor çıktı.
Şakran’da taş ocağı için izin verilen alan, şehir merkezine sadece 250 metre uzaklıkta.
Güzelhisar Mahallesi’nde yıllık 500 bin ton kapasiteli andezit-bazalt ocağı için “ÇED gerekli değildir” kararı alındı.
Milyonlarca ton taşı kırma ve eleme kapasitesine sahip olan bu tesislerin pek çoğu da orman arazisi içinde yer alıyor.
Üç yıl önce kabul edilen, İzmir ve Manisa’yı kapsayan 1/100 bin ölçekli imar planlarının getirdiği yenilikleri defalarca aktarmıştım.
Yapılacak her türlü alt ölçekli planın (1/25.000, 1/5000 ve 1/1000) ana nitelikteki bu planlamaya uyması zorunluluğu var.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, işte bu planlarda bir kez daha değişikliğe gitti. 10 Nisan’da onaylanan plan değişiklikleri, 26 Nisan ile 25 Mayıs günleri arasında itirazlar için askıda olacak.
İsteyen herkes, 30 gün içinde bu planlara itirazlarını yapacak.
***
İzmir ve Manisa’nın tamamını ilgilendiren bu planlarda çok önemli ve iki kentin belki de 50 yılını etkileyecek önemli değişiklikler var.
Kabul edilen planlarda kentsel yerleşme alanlarında; konut, eğitim tesisi, sağlık tesisi, açık ve kapalı spor salonları, yeşil alanlar, kamu kurum alanları, trafo gibi sosyal ve teknik altyapı alanları ile ticaret alanları, küçük sanayi sitesi, turistik tesis alanları ve konut dışı kentsel çalışma alanlarının yer alabileceği belirtiliyor.
Büyük kentlerde yaşamanın çeşitli bedelleri var. Bunlardan biri de, neredeyse günün her saatinde gürültüye maruz kalmak.
Gürültü konusu, son günlerde İzmir’de gündemin önemli maddelerinden biri oldu.
Çünkü Mahalli Çevre Kurulu, bu konuda herkesi rahatsız eden kararlar aldı.
Karşıyaka, Konak, Bayraklı, Bornova, Çiğli, Karabağlar ve Buca’da çok sayıda inşaata ‘kamu yararı’ gerekçe gösterilerek gece çalışma ve gürültü yapma izni verildi.
Konunun ayrıntılarını, geçen hafta yayımlanan yazımda aktarmıştım.
***
İlginç bir tesadüf, meğer Nisan ayının son Çarşamba’sı ‘Uluslararası Gürültü Farkındalık Günü’ olarak belirlenmiş.
Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Gürültü Yönetimi Komisyonu da bu konuda çalışmalar yürütüyor.