Akhisar Belediyespor’un golleri, McGregor’un kalesinde değildi! Bunların hepsi, Başkan Fikret Orman ile ‘istemezük’ diyen yöneticilere, o locada oturup küfürbazlara, Aybaba’yı yuhalayıp takımın ayarını bozanlara gitti. Balansı kaçan teker nasıl yalpalarsa, Kartal da hafta içindeki çalkantılardan kurtulamadı, şarampole yuvarlandı.
Samet hocanın hiç mi suçu yoktu? Olmaz olur mu... Düşme hattındaki Akhisar’ın 39 gol yediği ligde, üçüncü sıradaki Beşiktaş 46 golü kalesinde görüyorsa, varın bunu siz yorumlayın. 2-1 yenik durumda Holosko’yu çıkarması, 3-1’de de Mustafa Pektemek‘i kenara almasının kendince bir mantığı vardı mutlaka! Ama onun her zaman söylediği “büyük takım” olabilmek bu değildi.
Bu tablo, Samet Aybaba için karanlık olabilir, ‘Feda’ derken ‘Veda’ da diyebilir. Ancak ‘halının altına süpürülenler’ kimin canını yakar bilmem!
Samet Aybaba’nın hocalığını seversiniz, sevmezsiniz; sahaya çıkardığı kadroya inanırsınız inanmazsınız, ama o, Beşiktaş’ın Teknik Direktörü’dür. Hem de Mehmet Özdilek’in henüz ortada olmadığı dönemde bu takımın kaptanlığını yapmıştır. Onu yuhala, bunu protesto et; Beşiktaş’ın kurtulamadığı bir illet... İkinci yarıdaki futbol, herhalde bu protestocuları utandırmıştır, diyeceğim ama nerede... Ama inanın, o yapılanlardan en çok Özdilek utanmıştır.
Taraftarın Aybaba’ya yaptığı haksızlığı konuşurken, Beşiktaş’ın zaaflarını görmezden gelmek de haksızlık olurdu. İlk devrede uyutan, ikinci yarının her anında heyecan yaratan bir Kartal’da Oğuzhan, adeta “Ben yedek kalmam” diye bağırdı. Kalmazdı da...
Beşiktaş için diğer bir artı da, gol yemeden bitirdiği ender bir maçtı. Ama kaçırdıkları gol olsa, belki de 45 dakikaya sığdırılacak en gollü maç olacaktı.
Samet Aybaba’nın “Şapkadan tavşan çıkarmak” istediği maçlardan biri daha oynandı. Yine, “muhtemel 11” yapan muhabirleri, terse yatırmanın mutluluğunu yaşıyordu Mustafa Pektemek ile...
Dentinho kenar süsü olarak yanına yakışmıştı; ama 600 bin euro oturan bir adam için fazla değil mi? Holosko ise bu sezon üçüncü kez kulübeden oyunu forse etmek için kulübeden içeri girerken, Bursaspor’un buna izin vermeye hiç mi hiç niyeti yoktu. Avrupa kulvarında iddialı olabilmek için Beşiktaş’tan alacağı galibiyeti 6 puan olarak hesabeden Bursa, Kasımpaşa’ya da kaymaklı kadayıf sundu. Beşiktaş’ın zaaflarını o kadar iyi analiz etmiş, rakibi nasıl geçeceğini o kadar iyi çalışmışlardı ki, savunmada Sivok olsa da bir şey fark etmezdi.
Galatasaray ve Fenerbahçe’yi forse etmesi için beklenen Beşiktaş, ligde “ana mönü” olmayı değil, garnitürlüğü seçti. Bunu da açık açık deklare etti.
Ligde şampiyonluk kovalayan Beşiktaş 39, sonuncu Mersin İdman Yurdu 42 yemiş; bakar mısınız! Hem de dünkülerin ilavesiyle... Kartal'ın gol yemeden kazandığı maç 4, toplamda gol yemediği ise 5... Doymak bilmiyor mübarek!
Fernandes, sahadaki balmumu heykeli(!) tavrı dışında, dün aşırı bir çaba içindeydi. Hafta içinde hakkında yapılan haberden dolayı böyleyse, her hafta onunla ilgili bu tür haberler yapmak zor değil! Hem de en gerçekçisinden... Fethiye'de tozutan sadece o muydu acaba? Hele Mersin'de... Az daha lig sonuncusuna da takılacaklardı. Fernandes'in golünde kaldırdığı kolun avantaj sağladığını ve geçersiz sayılması gerektiğini söylemeye gerek var mı bilmem? Kazanan her zaman haklıdır derseniz eyvallah...
Yönetim, "UEFA lisansını alıyoruz" diye seviniyor ama böyle oynarsa kalan 7 maçtan alacağı puan, Avrupa'ya yeter mi onu da bilemem!
Kim ne derse desin, Beşiktaş’ın oynadığı her maç, futbolseverler açısından zevk veriyor. Yense de, yenilse de, futbol adına ortaya iyi şeyler çıkarıyor Kartal... Kasımpaşa’ya mağlup oldular ama galip gelse, rakibi bile bir şey diyemeyecekti. Direkten dönen topların yanında, birçok pozisyonu da heba oldu gitti. Ama Kasımpaşa’nın galibiyetine de kimse bir şey diyemez. Yani iki takım da kazanmak için oynadı, testinin biri kırıldı. O da Beşiktaş’tı.
Samet Aybaba’nın sol kanat alerjisi dün yine depreşti. Her ne kadar Samet hoca, “Her değişikliğim eleştiriliyor” diye sitem etse de, yaptığı değişiklik dakikaları normal mi acaba?
McGregor ile Cenk arasındaki fark dün bir kez daha ortaya çıkmıştır sanırım. Bu seçimden dolayı Samet hocanın da büyük pişmanlık yaşadığını düşünüyorum. Aksayan bölgeleri değiştiren Aybaba, burada da devreye girseydi ya! Maçı seyrederken aklıma Rüştü geldi. Bugün takıma gelse, bundan daha iyisini yapmaz mıydı?
Ne İsa’ya yaradı, ne de Musa’ya! Alınan beraberlik, başta Galatasaray ve Fenerbahçe olmak üzere, düşme endişesi yaşayan bütün takımların işine gelse de, sadece iki takıma yaramıyordu. Onlar da sahada ter döken Trabzonspor ile Beşiktaş’tı. Aslında ter döktüler mi o da tartışılır ya!
Kazanan büyük avanta sağlayacaktı ama yenilen çok şey kaybedeceği için ikisi de risk alamadı. Eldeki bir kuşu, daldaki üç kuşa tercih etmek, -olmaz da- belki Kartal için yeterli olabilirdi. Malum, feda sezonunda ikinciliğe bile “eyvallah” diyebilir. Ama geçen hafta ateşe düşen Trabzonspor, Beşiktaş beraberliğiyle bu ateşin üzerine bir bidon benzin daha döktü. Sırasıyla Bursa, Antalya, Akhisar Belediye, Ordu, Eskişehir, Gençlerbirliği, Kayseri, İBB ve Galatasaray ile karşılaşacak olan bordo-mavililer, 9 maçta kaç puan toplar dersiniz? Diğer bir ifadeyle, mevcut 30 puanına ne kadar ilave edebilir?
Fenerbahçe’nin şampiyonluğu bıraktığı, Beşiktaş’ın ise umutlarını biraz daha ileriye taşıdığı bir maçtı. Uzatma dakikalarındaki golün sevinci, BJK İnönü Stadı’nı yıktı geçirdi. Maçta öylesine git geller yaşandı ki, iki takım için de, kazanmak ile kaybetmek arasındaki ince çizgi, soğan zarı kıvamındaydı. Maçın hakkı beraberlik denebilirdi ama o da Galatasaray’ın kazanması olacaktı. İkinci yarının başlangıcıyla yine bir o yana, bir bu yana savrulan oyunda Samet Aybaba’ya da oyuncu değişimlerinden dolayı hakkını vermek gerek.
Mete Kalkavan için, mutlaka “Golü verdi, vermedi” tartışması olacak, genç hakem sorgulanacak. Ancak Kalkavan’ın o pozisyonda yardımcısından kuvvet bulduğunu ve ilk kez bir derbide yer aldığını da unutmamak gerek.
Uğur Kavuk oyundan atılınca, “Bu hakemlerin Beşiktaş’a bir garezi var” diye düşündük! Malum, ligin ikinci yarısında 6 maç oynamış, bunların dördünde rakip 10 kişi bitirmiş. Allah’tan şansları yaver gitti. Kırmızı kartta yerden göğe kadar haklı olan Çağatay Şahan, bundan Grosicki’ye yapılan hareketi atladı. Burada penaltı vermezse, bu kez ortaya çıkıyor vesvese... Yine Almeida yoktu, yine bir savunmacı rakip kalede bitti, Hilbert golünü atıp çekip gitti. Son dönemde bir McGregor alerjisi vardı. Sakat olduğu dönemde bile Cenk’i kaleye koymak için uğraşanlar vardı(!) Aslında McGregor için darağacı bile kurulmaya çalışıldı ama nafile... Siyah-beyazlılar, şükretsin bu haline...
8 eksikli bir takımın, tam kadro olarak İnönü’de yenildiği bir Sivasspor’dan aldığı üç puan, bence başarı sayılmalı... Ancak dersler de alınmalı...