Mikdat Kadıoğlu

Mikdat Kadıoğlu

kadioglu@itu.edu.tr

Tüm Yazıları

Güneş’teki patlama sayısının arttığı bir dönemdeyiz. Bu patlamalar uyduları kayıp eder, televizyon yayınlarımızı ve haberleşmemizi keser, ulaşımı aksatabilirler

Uzayın bir boşluk ya da vakum olduğu şeklindeki yanlış bilgiyi unutun. Sadece yerdeki hava şartları için hava tahmini yapıldığını sanıyorsanız
sizin ne dünyadan ne de uzaydan haberiniz var! Dünya üzerindeki yaşam, büyük ölçüde uzaya ve artık uzay teknolojisine de bağımlı. Artan uydular
hem dünya üzerindeki yaşam kalitesini artırmakta hem de dünyanın “uzay havası”ndan etkilenmesine neden olmakta.
Bu nedenle uzay havası, dünya atmosferinin ve yakın uzay çevresini etkileyen güneş şartlarının incelenmesini ve tahmin edilebilmesi çalışmalarını kapsıyor. Uydular sayesinde dünyayı çevreleyen uzayı daha detaylı bir şekilde inceleyebilmekteyiz. Atmosferde ve yakın uzay çevremizde meydana gelen değişimlerin elektrik, elektronik ve bilgisayar donanımlı teknolojileri etkilemesi nedeniyle dünyayı çevreleyen ortamın ve bu ortamdaki değişkenlikleri bilmeye
ve tahmin etmeye artık mecburuz.
Uzay havası çalışmaları, uydu teknolojilerinin hızlı bir şekilde gelişmesine paralel olarak gelişti. Türkiye’de ilk Meteoroloji Mühendisliği Bölümü
1952 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde kuruldu. İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü
2013 yılındaki uzay havası tehlikesini görerek Yukarı Atmosfer ve Uzay Havası Laboratuvarı’nı üç sene önce kurup çalıştırmaya başladı. Kimse farkında olmasa da Türk Silahlı Kuvvetleri, Ulaştırma ve Enerji Bakanlığı vb.’nin uzay havası tahmini ihtiyaçlarını artık karşılayabilecek bir merkezimiz var.

Elektrik şebekeleri çöker, iletişim ve haberleşme durur
Uzay havası, Güneş alevleri, Güneş lekeleri, koronal kütle fışkırmaları, manyetik halka patlamaları, manyetik birleşme olayları, manyestosferik fırtınalar, radyasyon kuşaklarının dolması, kutup ışığı fırtınaları, iyonosferik fırtınalar, yer seviyesi elektrik ve manyetik akımlarındaki artışlar vb. şeklindeki olaylardan oluşmaktadır.
Uzay havasının dünya üzerinde meydana getirebileceği etkilerin bazıları şunlardır: Radyo yayınları ve haberleşmenin bozulması (1881’de Boston ve Londra’da olduğu gibi telgraf hatları kendi kendine çalışmıştı), uydularla yer istasyonları arasındaki iletişimin kopması, telefon haberleşmesinin durması, gemi, uçak ve denizaltı vb.’nin navigasyon sistemlerinin bozulması, uydu yön bulma sistemlerinin bozulması sonucu kaybolması (Örneğin Amerika ATM Telekom uydusu kaybolmuştu), şehir ve ülke genelinde elektrik şebekelerinin çökmesi
(1989 güneş fırtınası Kanada’nın Quebec eyaletini 9 saat elektriksiz bırakmıştı), radarların sistemlerinin bozulması, GPS sistemlerinin bozulması, petrol boru hatlarında bozulma ve patlamalar (4 Haziran 1989’da Trans-Sibirya Demiryolu doğalgaz boru hattı büyük bir patlama ile tahrip olunca 500 kişi ölmüştü), tren raylarında bozulmalar, jeolog ve sismologların etütlerinde yanılsamalar vb...

Uzay havası çalışmaları 1950’li yıllarda başladı
Geçen haftalarda dünyanın bazı yerlerinde, hızı saatte 2 milyon mile ulaşan “güneş rüzgarları” nedeniyle “uzay havası fırtınası alarmı” verildi. Elektrik santralları olası voltaj oynamalarını kontrol edebilmek için hazır bekledi, bazı uydular uyku moduna geçirildi ve yukarı enlemlerde geceleri muhteşem kuzey ışıklarının cümbüşlerini gözlemek için turistik turlar düzenlendi...
Uzay havası çalışmaları uydu teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak 1950’lerde başlamış. Özellikle uzayda durduk yere kaybedilen onlarca uydu ve maddi kayıplar sonucunda uzay havası olaylarına karşı tedbirler alınması gerekmiş. Savunma sanayisi, haberleşme kurumları, Harita Genel Komutanlığı, GPS kullanıcısı kurumlarımıza duyurulur: Artık Türkiye’de de yeterince insan ve teknolojik kaynağımız mevcuttur.
Şu anki en büyük eksiğimiz bu bilgiyi kullanacak olan sektörün ilgisidir. Yani Atatürk’ün “İstikbal Göklerdedir” sözü sadece birkaç tane tayyare için söylenmiş olamaz! Göktürk-2 vb. uydularımızın uzayda kaybolmasına da gönlümüz elvermez...