Hepimizin yakın geleceğini tehdit eden iklim bozulmasına karşı bir an önce harekete geçmek acil ihtiyaç. Bu konuda bir manifesto hazırlandı.
Çözümlerimiz ve vaktimiz varken harekete geçmemeyi vicdan kabul etmez...” diyen manifesto
“... vicdanı olan herkesi, elde hâlâ çözüm imkanı varken, gezegeni kurtarma seferberliğinde kendi payına düşeni yapmaya, bu büyük sorumluluğu paylaşmaya” çağırıyor.
İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi’nin düzenlediği İklim Değişikliği Tehdidine Karşı İstanbul Manifestosu sunum ve tartışması 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü’nde yapıldı. İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Fuat Keyman’ın ev sahipliğindeki buluşma alarm veren iklim bozulması için yapılabileceklerin tartışılmasını ve manifestoda ortaya konan ilkelerin savunulmasına yönelik
ortak bir yol haritası oluşturulmasını amaçlıyordu.
“Doğayı korumak insanı korumaktır”
Manifestoda kavurucu sıcaklardan orman yangınlarına, ani sellerden sinsi kuraklığa ve aşırı bir şekilde tüketmekte hiçbir mahsur görmediğimiz yer altı sularına kadar iklim bozulmasının hayatımızı nasıl tehdit ettiği anlatılıyor çünkü sadece “vatandaş doğayı sev, iklimi koru demek” anlamsız. İnsana neden doğayı sevmesi gerektiği ve iklimin bozulmasının neden tehlikeli ve yanlış bir şey olduğunu da öğretmek zorundayız. Diğer bir deyişle, doğa insan olmadan da yaşamına devam edebilir ama insan doğa olmadan yaşayamaz. Yani bencil tabiatlı insana onun anlayacağı dilden “doğayı korumak insanı korumaktır” demek belki işe yarar (?)
Dünyaya fena halde insan bulaşmış!
Fakirlerin karnını doyurmak, kışın soğuktan korunmak, giyinip kuşanmak için yaptıklarıyla değil, belli bir alım gücü olanların aşırı tüketim alışkanlıkları iklimin fena halde bozulmasına neden oluyor. Tarımsal üretim yok olduğunda, madeni ve kağıt paranın yenmez bir şey olduğunu ve para ile her şeyin satın alınamadığını da öğreneceğiz ama çok geç olacak. Özellikle de kendisi hayati önemde bir fabrika olan tarım alanlarının (başka uygun yerler varken) üzerine başka fabrikalar, binalar kuranları, oralardan nasiplenen kuşlar ve böcekler de asla af etmeyecek.
İnsanları hasta eden virüs gibi, şu an dünyaya fena halde insan bulaşmış! Öyle ki normalde ortalama 150 bin yılda 1 derece değişen hava sıcaklığı, insan sayesinde
1000 kat hızlanarak sadece son 150 yılda 1 derece artmış. Bu ani ısınma sonucu ortaya çıkan iklim bozulması sadece dünya üzerindeki meteorolojik afetleri kat kat artırmıyor aynı zamanda fakirlik, hastalık, savaşlar vb. problemleri de derinleştiriyor. Yani bir şekilde insanlık fakirlerden başlayarak hızla kendi sonunu hazırlıyor.
Şimdi soru: İklim daha fazla bozulmadan biz değişip çözümün bir parçası olup olmayacağımızdır. Bunun için vicdan sahibi olan tüm yurttaşlar, elde hâlâ çözüm imkanı varken, gezegeni kurtarma seferberliğinde kendi payına düşeni yapmaya, bu büyük sorumluluğu paylaşmaya çağırılıyor.
Açık Radyo Yayın Yönetmeni / Mercator - İPM Kıdemli araştırmacısı Ömer Madra’nın toplantıda okuduğu manifestoda, “İklim değişiyor; çözümlerimiz ve vaktimiz varken harekete geçmemeyi vicdan kabul etmez. Bizler, sıradan insanlar olarak doğaya bakış açımızı ve önü alınmaz bencilliğimizi değiştirme zamanının geldiğini düşünüyoruz. Bu değişimi gerçekleştirebilecek gücün hepimizin yüreğinde olduğunu biliyoruz” deniliyor.
En azından annenizin sözünü dinleyin!
Bu büyük sorumluluğu paylaşan vatandaş, gezegeni kurtarma seferberliğinde kendi payına düşeni nasıl yapabilir? Eflatun’un dediği gibi, “Önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.” Bunun için en basitinden 1) Az tüketmek, 2) Yeniden kullanmak, 3) Geri dönüştürmek şeklinde yapabileceklerimizi üç başlık altında toplayabiliriz.
Eğer bunlar da size karışık geliyorsa “karbon günahları”nızı azaltmak için en azından “Annenizi dinleyin!” Yani annenizin kızdığı gibi hiçbir şeyi israf etmeyin ve kullanmadığınız her şeyi geri dönüştürün... Bir de sizi yönetenlere, iklim bozulmasına artık çok önem verdiğinizi de bir şekilde söylemelisiniz...
Özetle, iklim daha fazla bozulmadan biz değişelim, problemin değil; çözümün küçük de olsa bir parçası olalım.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024