BU, edebiyat tarihine geçmiş bir fransız romanının adıdır. Bizim toplumumuz, okuma özürlü olduğundan onu sinemadan bilir. Bir çok defa filme çekilmiştir ve hepsinde pek güzel kadınlar oynamıştır. Çünkü "Tehlikeli İlişkiler", ekserisi yatakta biten gönül oyunlarıdır. Bundan dolayıdır ki kitabın yasak edildiği, filmden parçaların kesildiği zamanlar olmuştur. Sanırım o tarz ilişkilerin en son yaşanmışı "Bill - Monica macerası"dır. Her halde Amerikalı bağımsız savcının raporu fransız yazarın romanını hiç aratmayacak bölümler içeriyor.
Eee, boşuna "kulağı geçen boynuz"dan bahsedilmemiştir.
Şimdi Türkiye başka bir çeşit "tehlikeli ilişki" ile çalkalanıyor. Hemen belirtmek lazımdır ki o da yeni bir şey değildir. İtalyan politikacıların Mafya ile ilişkileri dillere destandır. Özellikle içki yasaklı Amerika'da her gangsterin arkasında bir kudretli siyasetçinin bulunduğunu dünya kadar filmde seyretmişizdir. Daha da eskiye gidersek Kralların katil, Papaların zehirleyici tutmaları başka şey midir? Bugün Türkiye'de meçhul olan Abdullah Çatlı'ların, Alaeddin Çakıcı'ların himaye gördükleri iktidarlara hangi hizmetleri vermiş olduklarıdır. Son zamanlardaki bütün iktidarlara.. Çünkü bunların hepsi tarafından kullanıldıkları ortaya çıkmıştır ve 75 yıllık Cumhuriyet Türkiyesinde yeni olan budur.
Devletlerin kendi bir yüksek menfaatleri için bir kirli işi yapmaya hiç mecbur olmayacaklarını varsaymak eşyanın tabiatına aykırı bir düşüncedir. Gerçekcilikle de ilgili yoktur. Zaten bu devlet kuranların sonradan hatıra yazmamalarıyla da sabittir. Yazar gibi yapmış olanlar da, emin bulunabilirsiniz, "her şey"i anlatmamış, söylememişlerdir. "Derin devlet" küçümsemesi numaralı cumhuriyetçilerle halkı müslüman laik bir devlette "tuhaf bir demokrasi" anlayışına düşmüş "entel"lerin bir mücadele silahından ibarettir. Kıymet - i harbiyesi de yoktur. Devletlerin bir derinliği olmaz mı? Ne var ki öyle anlarda devlet adına karar verme ve yetki kullanma durumunda bulunanlar o makamın düzeyinde olsunlar. "Kirli iş" de özel çıkar veya küçük hesap amaçına yönelik karakter taşımasın.
2. Dünya Harbi sırasında Amerika hapishanede bulunan meşhur gangster Lucky Luciano'yu saldı ve Sicilya'ya gönderdi. "Derin devlet" ünlü haydutla bir pazarlık yapmıştı. Amerikalılar Güney İtalya'ya çıkmak üzereydiler. Luciano, Sicilya ve Napoli mafyasını Alman işgalcilere karşı örgütleyecekti. Ama onu sonradan, "başka iş"te kullanmaya kalkışmayacaktı.
İki taraf da sözünde durdu. Bu, ciddi devletlerin tarihinde olan ve hırsız Şikago belediye başkanının çete reisi Al Capone'a sağladığı himayeyle hiç alakası bulunmayan bir olaydır. Ne, Özal ailesinin dostları Selim Edes"'e, Engin Civan'a kaptırdığı parayı kurtarmak için çek - senet mafyasını salık vermesine benzer; ne Eyüp Aşık'ın Çakıcı'ya "Oradan kaç, başka yerde saklan!" uyarasına; ne de, doğruysa, Mesut Yılmaz - Alaeddin Çakıcı içiçeliğine.. Zaten Özal ile başlayan devrede, bugün pes geçilmeye çalışılan kimse ve eşi dahil, hiç birinin görev süresi içinde bir "tehlikeli ilişki"ye lüzumlu gösterecek durum yaşanmadığı ortadadır.
Ama asıl ortada bulunan husus, 75 yıllık Cumhuriyetin tarihinde hiç bu kadar rezaletin böylesine fütursuzca sergilendiğinin ve derin veya sığ devletin çaresiz kaldığının görülmüş olmamasıdır.
Ünlü fransız yazar Corneille bir tragedyasında "Mücadele bitti, çünkü mücadele edecek adam kalmadı" der.
Biz devlet olarak o hale mi düştük?
Yazara E-Posta: m.toker@milliyet.com.tr