Bu yazıyı hazırlarken dünyanın önde gelen bazı mayın temizleme şirketlerinin sahipleriyle konuştum. Bir İngiliz şirketinin reaksiyonu “yap-işlet-devret” konusundaki ortak kanaati özetliyor: “Çok garip, duyulmamış bir şey. Önceden belirlenmiş bir adres yok ise, bu işi “yap-işlet-devret” modeli ile yapmaya talip olacak mayın şirketi bulunamaz. Çünkü tarım, mayın şirketlerinin işi değil.”
Bir Kuzey Avrupalı mayıncı da, “İşe bu şekilde soyunuyor olmalarını anlayamıyorum. Mayından arıtma şirketlerinin hiçbiri tarım işinde değil. Demek ki bizi değil büyük oğlanları istiyorlar; risk sermayesi, çok uluslu gıda veya tarım şirketleri, falan” diye konuştu.
Bir İngiliz şirketi ise, “Teklif verebilir miyiz diye tarım şirketlerini dolaştık ama ilgileneni bulamadık” dedi.
Basit bir mantık yürüterek şu sonuca varmak, bilmiyorum, yanlış mı: Bu işten anlayan herkes “yap-işlet-devret” modelinin geçersiz olduğunu söylüyor. O zaman neden hükümet uzman şirketlerin kabul etmesi mümkün olmayan bir model üzerinde ısrar etmekte? Çünkü tasarı hazırlanmadan evvel “bu şekilde kurgularsanız ben size bu işi bedava yaparım” diyen bir şirket var. Dikilen muhtemelen sadece bir şirkete uyan bir elbisedir.
Genelkurmay’ın önerisiMeclis’teki gürültünün ardında yarı pişmiş bir formül de Genelkurmay’dan geldi: NATO’ya bağlı NAMSA adlı kuruluşu devreye sokmak. Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, “Mayın temizliğinin, bedeli ödenmek kaydıyla hizmet alımı yöntemiyle yapılması ve bu kapsamda uluslararası deneyime sahip NATO İkmal ve Bakım Teşkilatı’nın (NAMSA) öncelikli olarak dikkate alınması uygun bir hareket tarzı olarak düşünülmüş ve bu görüşler, zamanında ilgili mercilere gönderilmiştir” diye bir açıklamada bulundu.
Bu işi çözmez, daha da karışık hale getirir. Çünkü NAMSA’nın işi ikmal ve bakımdır. Mayın temizlemek değildir. Kâr amaçlı olmayan NAMSA’nın yapacağı iş, size bir mayın şirketi bulmak, aracılara para kaptırmanıza neden olmaktır. Bulunacak şirket de muhtemelen bu piyasayı parsellemiş olan Amerikan, İngiliz veya İsrail şirketlerinden biri olacak.
Doğru adres BMDünyada, BM rakamlarıyla 3 trilyon dolarlık bir mayın temizleme pazarı vardır. En büyük proje Türkiye’dedir. Bu projeyi bitiren şirket dünyadaki en iyi referanslardan birine sahip olacak. Bu nedenle ciddi Türk mayın şirketleri de işe ortak edilmelidir. NAMSA’nın bulacağı mayın temizleme şirketlerini pekâlâ Türkiye de bulabilir.
Ama bu Türkiye değil.
Doğru adres NATO değil, Birleşmiş Milletler’dir. BM, dünyayı mayınsızlaştırmaya öncelik eden ve bu konuda en çok bilgi birikimine sahip olan kuruluştur. Dünyayı mayınlardan arındırmayı amaçlayan ve Türkiye dahil 150’den fazla ülkenin imzalandığı anlaşma BM tarafından hazırlandı. Mayın temizleme standartları BM tarafından belirlendi. Bu standartlara uymayan temizliği sigorta şirketleri sigortalamaz, kalite kontrolü yapmak da imkânsız olur.
Türkiye BM’den hem “know how” alabilir ve almalıdır. Bunu yaparsa, Hırvatistan ve Etiyopya’nın yaptığı gibi, finansman da elde edebilir. BM dışında kredi veya hibe alabileceğimiz birçok ülke (örneğin ABD ve İsveç) ve gönüllü kuruluş var. Sivil, asker, konuyla ilgili kurumlar yanlış yoldadır.
Hiç kimse yapılması gereken ve sekiz yıldır yapılmayan, her şeyden öncelikli olan bir işten bahsetmiyor. Bu iş derhal bir “ulusal mayın kurumu” kurmaktır. Uluslararası uygulamada öne çıkan en iyi yöntem budur. Kurum, asker, sivil ziraatçı, çevreci, işletmeci, dış politika uzmanı ve istihbaratçılardan müteşekkil olacak. İş programı ve standartları belirleyecek. Temizlemenin kalite kontrolünü yapacak. Uluslararası kaynaklardan bilgi ve finansman bulacak.
Planlama şart Ulusal mayın eylem kurumu veya merkezinin olmaması konunun sahipsiz olması, alınacak önlemleri programlayıp koordine edecek resmi kurumun olmaması, konunun keşmekeş içinde olması demektir.
Şu anda temizlenmesi planlanan tek saha Suriye hudududur. Ama bunun dışında da mayınlı tarlalar var. Bunun için ne planlandığı bilinmemektedir. Hiçbir şey planlanmadığını varsayarsanız yanılmazsınız.
Oysa uluslararası taahhütlerimize göre 2014’e kadar bütün mayınların temizlenmiş olması gerekmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Rumlarla olan sınırına döşenmiş mayınlar da buna dahildir.
Ulusal bir mayın kurumu olsa ve doğru dürüst çalışsaydı, sekiz yıl boyunca sivili de askeri de havanda su dövmeyecekti. Doğru yolu bulacak bir kuruma sahip olacaktık.
Bunu ben biliyorum da Ankara’daki politikacılar ve müsteşarlar ve generaller bilmiyor mu? Mayın tarlalarını ortadan kaldırmak zor veya karmaşık bir iş değildir. Ama işte çözümlenemiyor. Bundan çıkan ders kısa, basit ve acıdır: Kötü yönetiliyoruz. En iyiler yönetimde değil. Bu nedenle geri kalmış bir ülkeyiz ve uyanmazsak, ebediyen geri kalacağız.
Esas mayın tarlası Suriye hududunda değildir. Ankara’dadır.
- bitti -