Birkaç hafta öncesine kadar İngiltere Başbakanı Gordon Brown oluşum halinde siyasi bir mevta idi.
57 yaşındaki politikacı, Maliye Bakanı olarak hükümette Tony Blair’e on yıldan fazla komutan yardımcılığı yaptıktan sonra geçen yıl başbakanlığa terfi etti. Ancak iyi bir performans göstermedi.
Muhalifleri onunla “Stalin idi, Mr. Bean oldu” şeklinde dalga geçti. Financial Times seçmenden “karizmasız, talihsiz ve kararsız” damgası yediğini yazdı. İşçi Partisi’nin 2010 seçimlerinde Muhafazakârlara yenileceğine kesin gözüyle bakılıyordu.
Partisi Brown’ı başından atmaya hazırlanırken, uluslararası finans krizi patladı. Ve borsalar aşağı inerken, Brown’ın popülaritesi yukarı tırmanmaya başladı. Kriz, Brown’a, Maliye’deki birikimini kullanarak devlet adamlığını kanıtlama fırsatı verdi.
Kararlılıkla davrandı
“Ciddi sorunlar zamanında ciddi adamlara ihtiyaç olur” diyen Brown, başından kararlılıkla davrandı. Kabinesinde değişiklik yaptı. Krize karşı bir tür savaş kabinesi olarak Ulusal Ekonomik Konsey kurdu. 400 milyar sterlinlik bir ekonomik paket açıkladı. Pazartesi üç büyük İngiliz bankasına seksen milyar dolar civarında sermaye enjekte etti.
Almanya, Fransa ve diğer birçok AB devleti onu izliyor.
Brown’dan bu kadar uzun uzun bahsetmemin nedeni, bizim Başbakan’a yüzde yüz tezat teşkil ettiği içindir.
Erdoğan, başından beri krizi küçümsedi. Ekonomi güçlüydü, Türkiye bu beladan en az zararla kurtulacaktı. Bunun tersini iddia edenler yangına körükle gidiyordu.
Ama yakın şakşakçıları dışında herkes bunun tersini iddia ediyor. Çünkü objektif gerçekler ekonominin kırılgan durumda olduğunu, önlem alınmazsa ciddi bir yavaşlamaya gireceğini gösteriyor.
Türkiye ödemeler dengesi açısından kalkınmakta olan ülkeler arasında en zayıf durumdadır. Buna karşılık, bu ülkeler arasında herhangi bir ciddi önlem açıklamamış tek ülkedir.
‘Kurt var’ diye bağırınca...
İçeride ve dışarıda ekonomiyi yakından izleyenler Erdoğan’ın umursamaz tavrını hayretle karşılıyorlar. Neden anlamak zor? Bu kadar yıldan sonra ondan başka bir şey beklenemeyeceği açık değil midir?
Başbakan, sıkıntı veren beceriksizliklerinden birini daha ülkeye tattırma kararında. Bu ne ilk ne de son olacak.
Türkiye 2001’de krize girdiğinde dünya en hızlı büyüme dönemini yaşıyordu. IMF tarihindeki en büyük destek paketiyle Türkiye’nin yardımına koştu. Bu defa Türkiye kaçınılmaz krizine sürüklenirklen dünya da kriz içindedir. “Kurt var” diye bağırdığında onu kurttan başka kimse duymayacak.
Her millet layık olduğu başbakan tarafından yönetilir. Bedelini ödemeye hazır olun.