KÜRESEL ISINMA-6
Türkiye, iklim değişikliğinde en olumsuz etkilenecek ülkelerden biridir. Küresel ısınma artınca Kuzey Afrika çölleri kuzeye hicret edecek. Ülkemizin Akdeniz sahillerinden başlayarak büyük bir bölümü ürün veremeyecek kadar kurak, yaşanamaz kadar sıcak hale gelecek. Türkiye bugünkü nüfus yoğunluğunu kaldıramayacak. Su ve gıda sorunları başgösterecek.
Konya Ovası’nda meydana gelen çölleşme, bütün Akdeniz havzasının yaşayacağı olgunun başlangıcıdır.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), son raporunda Türkiye gibi ülkelerin “iklim değişikliğinin etkilerine özellikle açık” olduğunu, “iklim değişikliği dolayısıyla su kaynaklarının azalmasından kötü etkileneceğini” söylüyor.
Çevre Bakanlığı bu değerlendirmeye katılıyor.
Ama, tehlikenin hayati olmasına rağmen, Türkiye iklim değişikliği konusunda aktif bir aktör değil. Halk arasında da farkındalık az. Basında zaman zaman çıkan “İklim değişince Konya’da muz yetiştirilecek” gibi magazin haberleri sorunun daha da hafife alınmasına neden oluyor.
Türkiye, 1983’te bir Çevre Yasası geçirdi. Çevre Bakanlığı 1991’de kuruldu. Ama süratli kalkınma ve artan enerji kullanımının çevrenin şiddetli bir biçimde bozulmasına, havanın kirlenmesine yol açmasına engel olmadı.
Bozulma her yerde ve her alanda süratle devam ediyor. Çevre politikası ve korumacılık endekslerinde Türkiye en alt sıralardadır.
AKP hükümetinin iklim değişikliği konusundaki düşüncesini şöyle özetleyebilirim: Türkiye atmosfere karbondioksit püskürtme konusunda en az suçlu ülkelerden biridir. Kirlenmeye katkısı Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkelerin çok altındadır. Türkiye, ayrıca, zengin bir ülke değildir. Kalkınma sürecindedir. Temiz teknolojilere yetecek kaynağı yoktur. Elinden geleni yapacaktır ama ondan fazla şeyler beklenmemelidir.
İklim değişikliğini önleme konusunda imzalanan ilk uluslararası anlaşma olan Kyoto Protokolü 1997’de imzalandı, 2005’te yürürlüğe girdi. Türkiye, ABD ve bazı Afrika ülkeleriyle birlikte bu protokolü en son imzalayan ülkelerden biridir. ABD imzalayıncaya kadar bekledik. Ama protokolün karbondioksit azaltılması konusunda bizden talep ettiklerini 2012’ye kadar uygulamayacağız.
“Ulusal şartlarımız çerçevesinde gerekli olanı yapacağız 2013’te” dedi bir yetkili. Zaten Kyoto bu tarihte sona eriyor.
Ne yazık ki bizim “ulusal şartlarımız”ı rant belirliyor ve rant da çevre falan dinlemez.
“Bütün dünyanın yapması gerekeni Türkiye de yapacak” dedi Çevre Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili. “Ama kaldıracağımız yük belli. Kendi kabiliyetimiz çerçevesinde. Altmış kilogram kaldırabilenden 100 kilo kaldırmasını isteyemezsiniz. Hem kalkınacağız ... Hem temizleneceğiz. Politikamız bu.”
Bu görüşte temel bir yanılgı var: İklim değişikliği, kim kabahatli kim kabahatsiz, kim zengin kim fakir, kim kaç kilo kaldırabilir diye bakmaz. Pazarlık da yapmaz.
İklim değişikliği ve çevre konusunda büyük bir uyanışa gerek var.