Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Global finans krizinin az anlaşılan yönlerinden biri, trilyonlarca doların nasıl tebahhur etmiş olduğudur.
Dünya tarihinin en büyük servet yok oluşu nasıl meydana geldi? Yok oluşun mekanizması neydi?
Bunu basit bir şekilde anlatmaya çalışacağım.*
Paranın bol, faizlerin düşük olduğu bir ortam düşünün. Cebimde 100.000 dolarım var. Yüzde 10 faiz getirecek bir fırsat yakalıyorum. Fırsatı kullanıyorum ve 10.000 dolar kazanıyorum. Bu iş hoşuma gidiyor. Borçlanarak daha büyük oynamak istiyorum. Yüzde 5 faizle 900.000 dolar kredi buluyorum. 100.000 dolarımı ekleyerek bir milyonu yüzde 10 faizle yatırıyorum.
Eğer beklediğim getiriyi alırsam, param 1.100.000 dolar oluyor. Borcumu veee yüzde 5 olan ve 45.000 dolar tutan faizi ödüyorum. Elimde temiz 55.000 dolar kalıyor.
Ne oldu?
100.000 dolarım yüzde 55 gelir getirdi. Yaşasın!
Ama risk iki tarafı da kesen bir bıçaktır. Eğer yatırımım sıfır gelir getirse 45.000 dolar faiz ödemem gerekeceği için 100.000 dolarım 55.000’e inecekti.
Yukarıdaki örnekte bir sermaye dokuz borç kullandım. Bir zamanlar ABD bankaları için bu anormal bir oran değildi. Ancak, kriz öncesinde birçok finans kurumu, sigorta şirketleri, büyük birikimi olan gerçek kişiler 1’e 30 kredi kullanmaya başladı. Bear Stearns ve Lehman Brothers gibi artık aramızda bulunmayan yatırım bankaları bunun da üstüne çıktı. 

Saadet zinciri kopmadan
Farz edelim ki gözüm döndü ve bu defa 100.000 dolarıma eklemek üzere 2.9 milyon dolar borçlandım. Oran: 1 sermaye, 29 borç. Parayı istediğim yere yatırabilirim. Farz edelim ki yüzde 10 faiz getiren veya getireceğini umduğum bir kâğıt satın aldım.
Eğer her şey planladığım gibi giderse 2.9 milyon dolar anapara ile 145.000 dolar faizi öderim, 255.000 dolarla eve dönerim. Sermayem 155.000 dolar faiz getirdi. Yüzde 155.
Ama işler aksi gitse ve, örneğin, yatırımım sıfır faiz getirse, batarım. Çünkü hem anapara hem de 145.000 dolar faiz ödemem lazım. Benim ise sadece 100.000 dolarım var.
Ama bundan daha kötü bir senaryo var ki gerçekleşen budur: Gayrimenkul kredilerinden türetilmiş karmaşık tahvil satın aldım.
Yıl sonunda bunların dandik olduğu ortaya çıktı. Büyük değer kaybına uğradılar. Onları ne satabilirim, ne teminat gösterip kredi alabilirim. Ben 100.000 dolarımı kaybettim, bana borç veren finans kurumu 2.9 milyonunu kaybetti. Paralar tebahhur etti.
Daha da kötüsü var. Finans kurumları benden de açgözlü oldukları için bu dandik tahvillere yüz milyarlarca dolar yatırdı. Hem kendi kaynaklarını kullandılar, hem de başka mali kurumlardan borçlandılar.
Bu akılsızlığı neden yaptılar? Çünkü saadet zinciri kopmadan bu yöntemle çok para kazanmışlardı. Müzik çalarken neden oturacaklardı ki?
Şimdi ABD’de hangi banka ne durumda kimse bilmiyor. Hepsinin elinde değeri meçhul tonlarca tahvil vs. var. Ve ellerinde tonlarca değeri meçhul tahvil vs. bulunan başka finans kurumlarına borçları var. Hiçbir banka diğeriyle iş yapmak istemiyor.
Trilyonlar bu şekilde havaya uçtu. Sistem bu nedenle kilitli. Kilidin nasıl açılacağını kimse bilmiyor.

Haberin Devamı


* Örnekler 1987’de Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan, MIT profesörlerinden Robert M. Solow’un New York Review of Books’ta (14-27 Mayıs sayısı) yayımlanan yazısındandır.