Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu komediden vazgeçtiklerini sanmıştım ama yanılmışım. Vazgeçmediler ve vazgeçmeyecekler.
Aynen, bir borç batağı haline gelen Formula 1’de olduğu gibi, aklın sesini dinlemeyecekler. Doğru dürüst araştırma yapmayacaklar. Yalan yanlış istatistiklerle halkı kandıracaklar. Milyarlarca doları savuracaklar.
Aynen Formula 1’de olduğu gibi, bu işin de bir para yutma makinesi olduğu ortaya çıkacak. Ama hiç kimse sorumlulardan hesap sormayacak. Sorsa da... Boş iş. Biliyorsunuz işte. Burası Türkiye.
İstanbul Finans Merkezi Projesi’nden bahsediyorum. Yani, İstanbul’un Londra ve New York gibi dünyanın finansal nabzının attığı şehirlerden biri haline gelmesi.
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, “İstanbul’u finans merkezi haline getirecek strateji belgesinin haziran ayında nihai haline” getirileceğini açıkladı.

Haberin Devamı

Size iyi kurgular hocam!
“Bizim düşündüğümüz ilk 10 yıl içinde bölgesel, 30 yıl içinde küresel bir finans merkezi olmaktır” dedi Ekren.
Ancak “kurgusunu” düzgün yaparsaymışız her şeyin çok daha erken gerçekleşmesi olasılığı “oldukça” yüksekmiş.
Mesela? Beş yıl içinde bölgesel, 15 yıl içinde küresel?
O zaman size iyi kurgular hocam.
Rahatınıza bakın. Nasıl olsa kimse size: “Sağ elinizle IMF’den dileniyorsunuz, sol elinizle İstanbul’da uluslararası finans merkezi kurmaktan bahsediyorsunuz. Bu bir şaka mı?” diye sormaz.
Ben soruyorum.
Finans merkezleri ekonomisi ve finans sektörü güçlü, yasal ortamı olgun, milli geliri yüksek ülkelerde olur.
Türkiye, IMF kurulduğundan beri şapka elinde kapısında bekliyor. Bugün olduğu gibi.
Finans sektörü küçüktür. Yasal altyapı eski ve eksiktir. Yargı sistemi külüstür, yavaş ve kısmen kokuşmuştur.

Saçmalıklarla uğraşmak
İstanbul yabancı bir işadamı için bürokratik bir bataklıktır. Rüşvet vermeden ve aylarca beklemeden ikamet izni bile alamaz.
Genelkurmay’dan izin almadan konut alamaz. Satın aldığı arabayı, bütün vergileri ödediği halde, sadece kendisi ve eşi kullanabilir.
Bir şirkette azınlık durumundaysa kontrolü elinde tutan hissedara karşı korumasızdır. Kurduğu şirketi gerektiğinde tasfiye etmesi neredeyse imkânsızdır.
City of London tarafından 2006’dan beri her altı ayda bir yayımlanan Dünya Finasal Merkezleri Endeksi’ndeki* 59 şehir arasında İstanbul’un adı bile geçmiyor.
Bu koşullar altında İstanbul finans merkezi olabiliyorsa demek ki ben de Tom Cruise olabilirim. Bir an önce kollarımı sıvamalıyım, bu saçmalıklarla uğraşacağıma.
Ama mesele başka. Yarın anlatacağım.
Saygılarımla: Tom

Haberin Devamı

* Sonuncusunu bu adreste İngilizce okuyabilirsiniz:
http://213.86.34.248/NR/rdonlyres/102CD2E5-FB72-4B9B-A30C-56FD592B5B61/0/BC_RS_GFCI4.pdf