“TMSF ve zulüm” başlıklı dünkü yazıma TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’ten aldığım mektubu aşağıda yayımlıyorum.
Yazıyla ilgili diğer mail’lerden bazılarını milliyet.com.tr’deki yazımın altında bulabilirsiniz.
Bu arada, “TMSF ve zulüm” adlı yazımın kısmen eksik, yanlış ve saptırılmış bilgilere dayandığını öğrendiğim için tamamını geri çekiyor ve okuyucularımdan özür diliyorum.
TMSF Başkanı Ertürk’ün mektubu:
“TMSF ve zulüm” başlıklı yazınız, TMSF ile batık banka sahibi borçlular arasındaki alacak-borç ilişkisine tek taraflı ve ön yargılı yaklaştığınızı ve batık banka sahiplerinin TMSF’nin alacak tahsil süreçleri aleyhine yalan ve yanlış bilgilerle kamuoyu oluşturma çabalarına alet olmama duyarlığından uzaklaştığınızı göstermiştir.
İkinci olarak, TMSF’nin alacak takip ve tahsil süreçleri de dahil, bütün işlemleri yargı denetimine tabidir. Bütün borçlulara veya TMSF’nin herhangi bir işleminin taraflarına yargı yolu açıktır. TMSF’nin, borçlulara, dava açmamaları veya açtıkları davalardan vazgeçmeleri için baskı yaptığı şeklindeki bir iddia ise “gülünç” olmak dışında bir nitelemeyi hak etmemektedir.
Yasal bir sorumluluk
TMSF aleyhine açılmış dava sayısına bakıldığında bu iddianın temelsizliği ve hangi art niyete dayandığı anlaşılır. Yargı denetimine tabi olan ve yasaların kendisine yüklediği görevi ifa etmekte olan bir kurum, elindeki hangi güçle borçluları cebren dava açmaktan vazgeçirebilir?
“Baskı” ile, yargı organlarından bir “yürütmeyi durdurma” kararı alınmadığı sürece TMSF’nin borçlulara karşı takip işlemlerini sürdürebilme imkânı kastediliyorsa bunun TMSF açısından yasal bir sorumluluk olduğunun unutulmaması gerekir. Borçlunun TMSF işlemi aleyhine dava açmasının tek başına takibi durdurmaya yetmediği, ayrıca bir “yürütmeyi durdurma” kararı alınması gerektiği, TMSF’nin bu yasal düzenlemeye aykırı olarak borçlulara tolerans göstermesinin beklenemeyeceği açıktır.
Bu çerçevedeki bir yasal takip sürecinin “borçluya baskı” olarak tanımlanması, “kötü niyetli borçlu”nun yanlış yönlendirmelerine ve TMSF’yi baskı altına alma girişimlerine alet olmaktan başka bir anlama gelmemektedir.
Yüksek değer elde ettik
Üçüncü olarak, banka kaynaklarını geri dönmeyen krediler şeklinde veya başka türlü mekanizmalarla kendi şahsi veya ailevi menfaatleri için kullanarak batağa sürükledikleri bankalarının bütün mali yükümlülüklerini kamu maliyesinin, yani halkın sırtına yıkan batık banka sahiplerinin bir kısmı, son dönemlerde hukuk platformlarından ve TMSF ile müzakere yolundan saparak kamuoyunda TMSF aleyhine bir baskı ortamı oluşturmaya ve bu ortamdan yararlanarak borçlarını ödeme yükümlülüklerinden kurtulmaya çalışmaktadırlar.
Şu iyi bilinmelidir ki TMSF, batık banka sahiplerinden devraldığı veya edindiği varlıkları rekabetçi, şeffaf ve objektif kriterlere dayalı ihaleler yoluyla satmakta ve bu satışlardan kamuoyunun takdirini kazanacak şekilde yüksek değerler elde etmektedir.
İnandırıcılıktan uzak hesaplamalar ve yanıltma amaçlı, gülünç değerlemeler veya gerçek dışı iddialarla ile TMSF’nin bu performansını karalamaya dönük çabalar, kötü niyetli ve borçtan kurtulmayı amaçlayan girişimlerdir.
Bir aracı kurum genel müdürü:
Ben senelerdir TMSF ile çalışıyorum... Bence Türkiye’nin en dürüst ve iyi çalışan az sayıda kurumlarından biri.
Kokuşmuşluk olsa kokusunu alırdım.
Senin benim paramı çalan hırsıza adalet için son kuruşu ödeyinceye kadar taciz gerekir. Ben senelerce kötü kredi tahsilatı yaptım. Başka türlü olmaz. Bunaltacak ve bıktıracaksın. Geçen seneler hep hırsızlara yarar.
Şeref Demirel:
Toplumun kanını emmiş bu yarasaların avukatlığı size mi düşüyor? Ben isterim ki toplumun hakkını savunmanızı isterim. Bu çakalların elinde nesi varsa almak gerekir. Çünkü bunlar kendi bankalarını soydular. Biz bu 21 bankanın kemirgenlerini unutmadık. Bunların arada bir ipini pazara çıkarın da millet unutmasın bu adi insanları.