Wikileaks’e teşekkür borcumuz var. Türkiye adına casusluk yaptı, bir açıdan bakarsanız.
Aşağı yukarı AKP döneminin tamamını kapsayan yıllarda ülkemizdeki ABD temsilciliklerinden Washington’a yollanan birçok belgeyi çaldı ve Türkiye’ye “Al, oku, öğren” dedi.
Çokbilmişlerin “Ne var bu belgelerde, bunları zaten biliyorduk” demesine aldırmayın. Bu kriptolar sayesinde ABD’nin Erdoğan hükümeti ve bu hükümetteki bazı aktörler hakkında ne düşündüğünü, AKP dış politikasının nasıl değerlendirildiğini ve birçok başka konuyu öğrenmiş olduk.
Uluslararası ilişkilerde karşı tarafın ne düşündüğünü bilmek en önemli kozlardan biri olduğuna göre bu evraklar altın değerindedir. Diplomatik tebessümlerin, sıcak el sıkışmaların, nazik açıklamaların arakasındaki gerçekler bu kâğıtlarda yazılı olanlardır. Bazı gözlemciler Türkiye’de görev yapan diplomatların Washington’a yolladığı mesajların sığ ve kalitesiz olduğunu iddia ediyor. Bana göre bu doğru olmaktan çok uzaktır. Amerika, Türkiye’deki gözleri ile genellikle olanları olduğu gibi, hatta zaman zaman bizim göremediğimiz berraklıkta görüyordu bence.
Türkiye fotoğrafı
İşte AKP yönetiminde bir ayağı Batı’da diğer ayağı İslam’da olan Türkiye’nin bir fotoğrafı:
“Bütün bunlar Türkiye’nin İslam dünyasına ve kendi İslamcı geleneklerine daha çok odaklandığı anlamına mı geliyor? Yüzde yüz evet. Peki, bu Türkiye’nin geleneksel Batı yönelimini terk ettiğini veya terk etmek istediği anlamına mı geliyor? Yüzde yüz hayır. Günün sonunda bütün bu değişiklikleri arkasındaki itici güç olan Türk halkıyla yaşamak durumundayız. Her halükârda, yıkıcı bir duygusallığa ve retoriğe karşı zaafı olan bu siyasi kadro eninde sonunda sahneden çekilecektir. Şu anda ufukta daha iyi birini de göremiyoruz. Türkiye dünya çapında ‘Batılı’ kurumlar, yetkin kişiler ve eğilimler ile Ortadoğu kültür ve dininin karmaşık bir harmanı olmaya devam edecektir.”
Bir başka belge son derece gerçekçi olarak AKP’nin dış politikasını “Rover marka kaynaklarla Rolls Royce ihtirasların” peşinden koşmak olarak tarif ediyor.
ABD’li diplomatların gördüğü AKP Meclis grubu ve liderliği monolitik bir bütün değil, değişik inanç ve ideoloji merkezlerine bağlı, birbirlerini arkadan hançerlemeye yatkın kişiler topluluğudur.
Erdoğan ile Gül arasında “gerilim” vardır.
“Bakanlardan parti entelektüellerine kadar bütün AKP kontaklarımız” Cüneyd Zapsu, Egemen Bağış, Ömer Çelik, Mücahit Arslan, Hikmet Bulduk’un partide “yetersiz, dünyada olup bitenden habersiz ve yiyici olarak” hakir görüldüğünü söylüyor.
Savunma Bakanı Gönül, Davutoğlu’nu “olağanüstü tehlikeli” addediyor.
Cehennem, insanın arkasından konuşulan her şeyi bilmesi olmalı. Gene de merak ediyorum. Acaba bu mektupları kelimesi kelimesine çevirip Erdoğan’a verdiler mi veya verecekler mi?
Amerikalıların Erdoğan’ı, Erdoğan’ın kendini gördüğü gibi görmediği kesin. Her zaman övgü ve saygı dolu olmasa bile doğru ve dengeli olan bu portreler Başbakan’ı acımasız bir ışık altında gösteriyor. Güçlü ve zayıf taraflarıyla. Evraklardaki en esrarengiz değerlendirmelerden biri ise Başbakan’ın eski ruhani önderlerinden olan bir din adamına ait: “Tayyip bey Tanrı’ya inanır... Ama ona güvenmez.”