Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen hafta önde gelen işadamları ile kadınlarının seçim sonuçlarıyla ilgili düşüncelerini toplarken ilginç bir şey öğrendim.
Doğan Grubu’na Maliye’nin kestiği 915 milyon lira vergi cezasını kendi uzmanlarına inceletmişlerdi. İki şeyi merak ediyorlardı. Ceza haklı nedenlere dayanıyor muydu? Defterlerinde aynı veya benzer cezaya maruz bırakacak bir kayıt var mıydı?
Önlerine konan raporlarda sonuç aynıydı: Cezayı haklı gösterecek bir yasa veya uygulama yoktu. Keyfi idi. Keyfi olduğu için de, kendileri dahil, hükümetin cezalandırmak istediği herkesin başına gelebilirdi.
“Doksan milyon lira olsaydı anlardım ama 900 milyon doları kimseye yutturamazsın” dedi konuştuğum bankacılardan biri.
Borç grubun medya şirketlerinden biri olan Doğan Yayın Holding’e kesildi. Maliye’nin iddiası şirketin hisse satışından elde ettiği gelirin vergisini geç ödediğidir. Doğan ise geç ödeme yapmadığını, yapmış olsa bile bunun cezaya tabi olmadığını savunuyor. 

Bu ceza, iş alemine verilen ültimatom
Ceza, yasal olup olmaması bir tarafa, absürd derecede fahiştir. Ne kadar mı? Kırmızıdan geçtiğinizde arabanızın değerinden fazla bir ceza almanız ne kadar fahiş ise o kadar. Çünkü hem satıştan elde edilen paradan fazla, hem de, şirketin toplam değerinden.
Doğan’a kesilen ceza iş âlemine verilen bir ültimatomdur. “Bana karşı çıkanın başına bu gelir” diyor.
Bu haliyle, Türkiye’deki yatırım ortamı için olağanüstü olumsuzdur: İşadamlarının kolunu bükmek için vergi cezalarının sindirme ve kol bükme amacıyla kullanılmasının kolay ve mubah olduğunu gösteriyor.
Bu, Avrupa’dan çok, Putin Rusya’sını andıran bir olgudur. Otoriter özel sektör sistemi, yani. 

Erdoğan’ın hiddetinden ödleri patlıyor
Böyle algılandığı içindir ki ne işadamları ne işadamı örgütleri bu haksız muameleye karşı sesini çıkardı. Erdoğan’ın hiddetinden ödleri patlıyor. Zaten hem Erdoğan hem de ondan cesaret alan bakanları işçi çıkartan şirketlere, kredi musluklarını kısan şirketlere tehdit yağdırıp duruyorlardı.
Onun için işadamları bana, “Şerrinden korkulur hale gelmişti. Belediye seçimlerinde oyu yüzde 48-50’ye gelseydi imanımızı gevretirdi. Türkiye’yi terk etmeye hazırlananlar vardı” dediler.
Gerçek şudur: Erdoğan, Doğan’ı batırmak istiyor çünkü gazetelerinde, AKP’yi eleştiren, rüşvet yiyicilerini ifşa eden kişileri barındırmasını istemiyor. Sinsin, yağcıları arasına katılsın istiyor.
Erdoğan, geçmişte Menderes’in ve Demirel’in yaptığı gibi, seçim sandığında aldığı sermayeyi sorumsuzca ve hovardaca harcıyor. Çoğunluğa sahip olmanın despotlaşmak için bir lisans verdiğini sanıyor.
Dinlemez, biliyorum, ama gene de hatırlatayım: Tarih ondan ders almayanlar için tekerrür eder.