Havalar ısınıyor, yağmurlar azalıyor, ormanlar kayboluyor, denizler kirleniyor, kuşlar, hayvanlar, balıklar azalıyor, insanlar çoğalıyor, çoğalıyor... Her metrekaresine ayak basılmış, her damlası kirletilmiş dünya barbar bir ordu tarafından üzerinden geçilmiş güzel bir kadına benziyor
Beşparmak Dağı, Girne’nin on kilometre kadar doğusunda sahile inerken, masa gibi düz bir tepe meydana getirir. Adanın en küçük ve belki en güzel manzaralı köyü, Trabeza, veya, yeni adıyla Beşparmak, bu masanın üzerindedir.
75 yaşındaki Elvahid Yurteri doğduğundan beri bu köyde yaşıyor.
“Ben on yaşlarında iken yağmurlar 8-10 gün durmadan devam ederdi” diye anlattı bana. “Karlar köye kadar inerdi. Senelerimiz öyle güzledi ki dereler ağustosa kadar akardı. Dere yatağında derin gölekler olurdu. Biz köy çocukları bütün yaz o göleklerde yıkanırdık.
“Köyümüz çiftçilikle uğraşırdı. Bu arazileri saban ve öküzle sürerdik, harmanda düvene çıkarırdık. Buğday, arpa ekerdik. Kartallar, şahinler, keklikler vardı. Şimdi bu hayvanlardan eser kalmadı. Köyümüzün ikinci bir geliri harnup (keçiboynuzu) zeytin... Bunlar da kurumaya başladı, senelerin kurak gelmesiyle. Devlet tarafından dağa ekilen fidanlar, çam, andız, onlar yüzde 90 kurumaya yüz tuttu.
Her yerde aynı anılar“Benim çocukluğumda köye 35 aile vardı. Şimdi dokuz aile var. Eken, biçen yok.
“Neden bunlar oldu? Dağların, taşların, ormanların yok olmasından yağmurlar kalmadı. Gittikçe yağmur azalıyor. Üç senedir köye yağmur olmadı.
“Eskiden köyden baktığımızda dağlar yemyeşildi. Şimdi simsiyah oldu.”
Dünyanın hemen hemen her köşesinde insanların buna benzer anıları var.
Havalar ısınıyor. Yağmurlar azalıyor. Ormanlar kayboluyor, denizler kirleniyor, kuşlar, hayvanlar, balıklar azalıyor, insanlar çoğalıyor, çoğalıyor, çoğalıyor. Her metrekaresine ayak basılmış, her damlası kirletilmiş dünya barbar bir ordu tarafından üzerinden geçilmiş güzel bir kadına benziyor.
Dünya, Bob Dylan’ın şarkısında söylediği gibi,
“hasta gibi ve aç, yıkık ve yorgun/
ölüyor gibisin, oysa daha yeni doğdun.”
Dünya var olduğu 4.5 milyar yıldan beri en büyük yok oluşlardan birini yaşıyor. Nedeni biziz. Ama çoğumuz ya farkında değiliz, ya umurumuzda değil. Tüm bunlar sanki başka bir gezegende oluyor gibi duyarsızız.
Birçok insanın haberi yok, ya da...Yeryüzünde bütün canlıların sonunu getirmeye aday olan küresel ısınma ve iklim değişikliği de pek umursanmıyor.
Dünyanın içinde yaşanılamayacak kadar ısınıyor olmasından birçok insanın haberi yok. Haberdar olanların çoğu da işin vahametini tam anlamıyla kavramıyor. “Canım, dünya birkaç derece ısınsa ne çıkar, kışın daha az üşürüz” diye düşünüyor bunlar. Ya da “Biraz bunalırız ama sonunda ölüm yok ya.”
Aslında sonunda ölüm var. Yaşamın dayandığı denge o kadar hassas ki, dünyanın birkaç derece ısınmasına bile tahammülü yok.
Bunu basit bir örnekle anlatayım.
Sağlıklı bir insanın vücut ısısı 37-38 derece santigrat arasındadır. 39 derecede insan hastalanmaya başlar. 40-41 derece ateş ağır hastalık durumudur. 42 ve üstü ise hayata uygun değildir, yaşatmaz.
37 ile 42 arasında sadece beş derece fark var. Ama bu yaşam ile ölüm arasındaki mesafedir.
Dünya da tıpatıp insan gibidir. Yeryüzünün ortalama sıcaklığı 15 derece santigrattır. Bunun iki veya üç derece artmasının sonuçları hayat için tehlikelidir ama katastrofik değildir. Dört veya beş derece ısınma ise uygarlığın sonunu getirecek bir felakettir. Bazı bilim adamları önlenemez bir biçimde buraya doğru gittiğimizi söylüyor.
Yazı disisinde kullandığım kaynaklar: *Nicholas Stern The Global Deal: Climate Change and the
Creation of a New Era of Progress and prosperity.
Bill McKibben Can Obama Change the Climate. The New York
Review of Books June 11-July .
James Lovelock The Revenge of Gaia.
James Lovelock The Vanishing Face of Gaia. A Final Warning.
John Gribbin & Mary Gribbin He Knew He was Right.
YARIN: KÜRESEL ISINMANIN MEKANİZMASI