Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Zengin ülkelerde kişilerin çoğu, gelişmekte olan ülkelerde gittikçe artan sayıda insan uzun yaşamayı ve yıllarının çoğunu sağlıklı geçirmeyi umut edebilir.
Bu belki de modern uygarlığın elde ettiği en büyük başarıdır.
Bu sözler Max Planck Demografi Enstitüsü Başkanı Prof. James Vaupel’e ait.
Birçok ülkede yöneticiler dünya nüfusunun yaşlanmakta olduğunun farkında. Erdoğan’ın kadınlara “üç çocuk yapın” demesinin arkasında bu var.
Ama genelde, yaşlanmanın ne kadar hızla meydana geldiğini, ne önlemler alınması gerektiğini bilim adamları dışında pek düşünen yok.
Geleneksel olarak hayatın üç evresi vardı: genç, yetişkin, yaşlı.
Ömrün uzamasından sonra bu evreler dörde ayrıldı: Genç, yetişkin, genç-yaşlı ve en yaşlı yaşlı. Genç yaşlılar 85 yaş altı olanlardır.

Uzun ömrün bileşenleri
Uzun ömrün bileşenleri, bilim adamlarının tarifi ile, sosyolojik ve davranışsaldır: İçinde yaşanan sosyal çevre, tıbbi bakımın kalitesi, beslenme, sigara ve alkol kullanımı, hareketlilik ve genetik yaşam süresi üzerinde etki yapar. Ama hangisinin ne oranda etki yaptığı bilinmiyor.
Ancak yirmi iki ülkede yapılan bir araştırma gösteriyor ki en kötü sağlık ve ölüm oranları sosyal ve ekonomik olarak en elverişsiz durumda yaşayanlar arasında görülmektedir.
Sigara içen, aşırı alkol tüketen, az hareket eden ve aşırı kiloları olan bir insanın çok uzun yaşaması mümkün değil.
Dolu dolu yaşayabilmek, yaşlılık yıllarında mümkün olduğu kadar sızı ve sıkıntıdan uzak olmak için insan kendine daha iyi bakmak, kendini daha iyi eğitmek durumundadır.
Ölümü geciktirmenin yolu geçkin yaşlara sağlıklı ulaşmaktır.
Kişi kendine daha iyi hayat planlarken aynı zamanda daha temiz bir dünya amaçlamalıdır.
ABD’de yapılan araştırmalar hava kirliliğinin ortadan kaldırılması halinde dünya çapında yaşam beklentisinde yüzde 30 artış olacağını gösteriyor.
Denizleri, ormanları, gölleri, akarsuları kirletilmiş, yaban hayatı tüketilmiş, alışveriş merkezi haline getirilmiş bir dünyada yaşanmaya değmez.

Emeklilerin bütçeye yükü
İnsanların daha uzun yaşamasının bahsi açıldığında genellikle emeklilerin devlet bütçesine getireceği yük konuşulur.
1960’ta ülkemizde 60 yaş üstü bir milyondan az kişi varken 2010’da sayı beş milyonu aştı.
Daha çok insanın daha uzun yaşması bütçeden karşılanması gereken emekli maaşları ve sağlık giderlerinin artması demektir. Profesör Nevrez Koylan daha bugünden sadece en az 10,000 yataklı bir yaşlı bakım evi gerektiğini söylüyor
Ama uzun ömür devlete değil esas gençlere sorumluluk getiriyor.
Genç insanlar artık uzun yaşayacaklarını bilerek yaşamlarını tanzim etmek durumundadırlar.
Çünkü önemli olan yaşlanmak değil iyi yaşamak ve başarılı yaşlanmaktır. İnsan, ömrünün mümkün olduğu kadar uzun bir bölümünü başkalarına muhtaç olmadan yaşamayı amaçlamalıdır. Aksi takdirde uzun ömür fırsat değil bela olur.