Siemens’i konu alan rüşvet iddialarına ilişkin skandalın Türkiye uzantısındaki aktörleri ortaya çıkarmak için yapılacak şey basittir.
Yunanistan örneğini izlemek.
Yunanistan’ın en büyük telefon şirketi OTE, Siemens aleyhinde Münih’te dava açtı. OTE, Siemens’ten, Yunanistan’ın telekom altyapısını modernleştirmek için 1 milyar euro’luk makine ve ekipman almıştı. Bilahare, bunlara değerinin çok üstünde para ödendiği ortaya çıktı.
Yunan savcıları 1977’de yapılan satışı bağlamak için Siemens’in OTE yöneticilerine 75 milyon euro ödediği iddialarını araştırıyor.
Başbakan sahip çıktı
OTE, mahkemeden, Siemens’in Yunanistan’da dağıttığı iddia edilen rüşvetlerle ilgili iç araştırma sonuçlarının kendisine verilmesi için bir karar çıkartmasını istiyor. Bunları alınca Siemens aleyhine tazminat davası açacak.
Yargı da konuyu ele aldı. Atina savcılığı Münih’e adam göndererek Siemens rüşvet skandalından sonra açığa alınan ve itirafta bulunan eski Siemens yöneticilerinin bazılarının ifadelerini aldı.
Başbakan Kostas Karamanlis, Atina savcılığı raporunu açıklar açıklamaz konuyu meclise getireceğini söyledi.
Yunan basınında hem iktidardaki muhafazakâr Yeni Demokrasi Partisi hem de muhalefetteki sosyalist PASOK’un yöneticilerinin Siemens’ten ödeme ve hediye kabul ettiklerine dair haberler çıkıyor.
Yolsuzluğun boyutu
Siemens’in Türkiye’de 150 milyon euro’luk bir askeri projeyi almak için rüşvet ödediği iddiaları var.
Acaba Türkiye’nin de aldığı ekipman için ödediği fiyat da fahiş miydi? Üst düzey bir eski Siemens yöneticisinin Münih’te savcıya verdiğini ifadede açıkladığı gibi Siemens bu işi almak için gerçekten rüşvet ödedi mi? Siemens’in Türkiye uzantısında rüşvet işine karışmış yöneticiler var mı?
Yunanistan’ın olayı açıklığa kavuşturmak için sahip olduğu her yetki ve olanağa Türkiye de sahiptir.
Almanya ile aramızdaki anlaşmalar, Türkiye’ye Münih savcılarının elinde bulunan, Türkiye’yi ilgilendiren dosyaları okuma olanağı veriyor. Türkiye, Yunanistan gibi, Münih’e savcı gönderebilir.
Abdullah Gül’ün, cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra yolusuzluk araştırmalarından elini çeken Devlet Denetleme Kurulu devreye sokulabilir.
Siemens’le ilgili ilk yazım çıktıktan sonra en üst düzey bir bürokrattan mektup aldım.
“Türkiye’de yolsuzluğun büyüklüğü herhalde milli gelirin yüzde 10’undan aşağı değildir” diye yazdı. “Ergenekonlar, kontgerillalar, istihbarat savaşları bu büyük miktardan pay alma kavgasıdır. Keşke savcı Zekeriya Öz, olayı bu boyutuyla soruşturma görüş ve imkânına sahip olsa idi.”
Keşke.
Eğer yolsuluğun boyutu milli gelirin yüzde 10’u ise (ki bence daha büyüktür) bu, yılda 60 milyar dolar eder.
Soru basittir aslında.
Tamam mı, devam mı?