Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kim finans krizi bağlamında Türk ekonomisinden bahsedecek olsa “Bankaların sermayesi güçlü. Bilançolarında zehirli kâğıtlar yok. Dolayısıyla Batı bankalarının yaşamakta olduğu kâbusu görmeyecekler” diyor.
Bu değerlendirmeler kısmen doğrudur, kısmen yanlıştır. Kısmen de tehlikelidir.
Tehlikelidir, çünkü önlem alma konusunda Ankara’yı hareketsizliğe iter.
Yanlıştır, çünkü bankacılık sistemi reel sektörle, yani bankalardan kredi alıp imalat yapan şirketler, endüstriyle birlikte vardır.
Sağlığı sadece kendine değil reel sektöre bağlıdır. Reel sektör nezle olursa bankalar hapşırmaya başlar.
Dün konuştuğum bir banka yöneticisinin sözleriyle “Reel sektörün rahatsızlığı bankaların rahatsızlığıdır.”
Dolayısıyla, sadece bankaların güçlü olması, önemli ise de, sonuçta fazla bir şey ifade etmez.

Böyle dönemlerde nakit kraldır
Reel sektörün bankalardan aldığı kredilerin faizlerini veya anaparasını zamanında ödeme yeteneği zayıflarsa bankalar da zayıflamaya başlar. Bu yeteneğin fiilen zayıflamasına bile gerek yoktur.
Bankaların bu konuda endişe duyması kâfidir. Çünkü bu endişeyi duyarlarsa kredi musluklarını kısarlar, açtıkları kredileri vadeleri dolmadan geri çağırmaya başlarlar. Ya da vadesi dolan kredileri uzatmazlar veya kısarak uzatırlar.
Çünkü böyle dönemlerde likidite, yani nakit, kraldır. Bankalar özvarlıklarının mümkün olduğu kadar çok bölümünü nakit olarak tutma eğilimine girerler. Bu onlar için en güvenli seçenektir.
Birtakım olumsuzlukların olmaya başladığına dair emareler var. Reel sektör iki sert şey arasına sıkışıyor: Son beş yıldır yaşadığı kredi bolluğu sona erdi. Hem içeride hem de dışarıda müşterilerinin talebi azaldı.

Likidite darlığı engellenmeli
Yetkililer acilen bankalarla bir araya gelip önlem almalıdırlar. Bu önlemlerin başında bankaların nakit kaynaklarını artıracak tedbirler gelir. Böyle tedbirler mevcuttur. Bir örnek: Bankalar mevduatların bir bölümünü karşılık, teminat olarak Merkez Bankası’nda tutmak zorundadırlar. Bunun oranı düşerse bankaların nakit kaynakları çoğalır. Buna paralel olarak kredi verme olanakları büyür. Bunun gibi, alınabilecek başka etkin önlemler vardır.
ABD ekonomisinin en büyük sorunu likidite darlığıdır. Büyük para kaybeden bankalar, bırakın şirketlere, başka bankalara bile kredi açmaya çekiniyor. Para piyasanın damarlarında dolaşan kandır. Dolaşım yavaşladığında ekonomi durgunluğa girer. ABD ve Avrupa bunu gördü, önlem almaya çalışıyor.
Kuş gribi gibi yayılma eğilimi gösteren likidite darlığı bize de salgın haline gelmeden hükümetin önlem alması gerekir.
Bu önlemlerin ne olduğunu en iyi bankalar biliyor. Onlara kulak vermek o kadar da zor bir şey değil.