Otomobil üreticileri en iyi zamanlarını yaşamıyorlar. ABD’nin üç büyük araç üreticisi General Motors, Ford ve Crystler 34 milyar dolarlık acil yardım için Kongre’ye başvurdular. Parayı almazlarsa iflaslarını ilan edecekler.
Almanya hükümeti Opel’e bir milyar euro’luk kredi açmaya hazırlanıyor.
Dünyanın en kaliteli otomobilleri arasında bulunan Volvo ve Saab mali yardım için İsveç hükümetinin kapısında bekliyor.
Bu haberleri yabancı gazetelerde okuyunca aklıma şu soru geldi: Araç üreticileri Türkiye’de de zor günler geçiriyor. Sektör, ülkenin en büyük ihracatçısıdır. İstanbul Sanayi Odası’na göre, 2007 yılında en büyük beş ihracatçının üçü otomotiv sektöründendi. En çok işçi çalıştıran 50 kuruluşun sekizi otomotiv sektöründedir. Yan sanayi de hesaba katılınca, yüz binlerce kişi bu sektörden ekmek yiyor.
Soruyu kendime sordum...
Ama global yavaşlama sektöre büyük bir darbe indirdi. Türkiye Otomotiv Derneği ekimde araç üretiminin bir yıl önceki ekime göre yüzde 22 düştüğünü açıkladı. Kasımın ilk 24 gününde otomotiv ihracatı yüzde 35 geri gitti. İç satışlarda da düşüşler var.
Farz edin Türk araç üreticileri diğer ülkelerde olduğu gibi mali destek için hükümete başvurdu. Ne olur?
Güldürme beni, diyeceksiniz.
Soruyu kendi kendime sorduğumda benim reaksiyonum da aynı oldu. Kasıklarmı çatlatacaksın Metin Münir, dedim kendi kendime.
Ama neden?
Dünyanın en zengin ve ciddi diye tarif edebileceğimiz ülkelerin hükümetleri araç üreticilerinden gelen yardım isteklerini karşılamaya hazırlanıyor. Demek ki bu işin iktisadi bir mantığı, bir kamu yararı açısı var. Neden, o zaman, Türkiye’deki araç üreticilerinin aynı yöndeki istekleri “Güldürme beni” oluyor?
Hangi ekonomideler?
“Otomotiv üreticilerinin tamamı yabancı, neden hükümet onlara yardım etsin” diyebilirsiniz. Ama ekonomik bağlamda önemli olan şirketlerin milliyeti değil hangi ekonomiye gömülü olduklarıdır.
Volvo Ford Motor’a, Saab General Motors’a aittir. Kapılarını kapatacak olurlarsa işsiz kalacak olan İsveçlilerdir, katma değerden mahrum kalacak olan İsveç ekonomisidir. Benzer durum bizim için de geçerlidir.
Türkiye’de hükümetin herhangi bir özel şirkete yardım etmesi söz konusu olamaz çünkü bizde kafalar Batı’daki gibi rasyonel çalışmaz. Güven eksikliği var. Türk toplumu dünyada birbirine en az güvenen insanlardan müteşekkildir. “Parayı verirsek şirkete yatırmayacaklar, yiyecekler” diye düşünülecektir.
Ve Ankara bu tür krizlere cevap verecek örgütlenmeye ve bilgi birikimine sahip değildir. Krizi bütün olarak kavrayamamış bir yönetimin sektörel sorunları anlamayıp çare araması iyimserliğin sınırlarını zorlamak olur. Ama otomotiv üreticileri, ihtiyaçları olsa bile yardım için hükümete başvurmazlar çünkü böyle bir yardımın gelmeyeceğini çok iyi bilirler.
Ankara’dan vergi memurundan başka bir şey beklememek gerektiği tecrübeyle sabittir, çünkü.