Dünya Bankası'nın istatistiklerinin izlediği 209 ülke arasında Türkiye 88. sıradadır.Cumhuriyetin tarihi ekonomik ve siyasi krizlerin tarihidir.Türkiye ne Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışının travmasını atlattı ne de Soğuk Savaş sonrası dünyaya adapte olabildi. Dünya muhtemel iklim değişikliğinin ve kaynaklar üzerindeki rekabetlerin büyük çatışmalara gebe olduğu yeni bir döneme girdi. Ankara geçmişte yaşamaya devam ediyor.Hâlâ Sevr'den falan bahsediyoruz. Kendini bir ölünün matemini tutmaya adamış, onunla beraber geçmişte yaşayan bir insan tavrını sürdürerek. Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra meydana gelen barış ortamında milli gelirini büyük oranda artırmamış tek ülke, eski Yugoslavya'yı meydana getiren küçük devletleri saymazsak, Türkiye'dir. Osmanlı İmparatorluğu, Roma gibi işgal altında tuttuğu ülkelerden zorla aldığı üretim fazlasıyla yönetici sivil asker elit kadroyu besleyen bir sisteme sahipti. İmparatorluk yıkıldı ve tarih sahnesinden çekildi ama Osmanlı'nın yönetim mantalitesi Türkiye'ye hâkim olmaya devam ediliyor. Türkiye'yi hangi partiler yönetiyorsa ülkenin kremasını o ve yandaşları yiyor.Cumhuriyet kurum meydana getirmekte, devraldığı cahil nüfusu eğitmekte, refah yarışında ipi göğüslemede başarısız oldu.Kurumlar kalitesiz, köhne ve etkinlikten uzak. Eğitim ilkel. Sefalet ve mutsuzluk yaygın.Toplumun küçük bir kesiminin geliri ve refahı artmaya devam ederken kitleler üçüncü dünya hayat standartlarına razı olmaya mecbur. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra meydana gelen barış ortamında dünya büyük bir zenginleşme atılımı daha yaşadı. Türkiye bunun da dışında kaldı. Soğuk Savaş devam ediyormuş gibi silahlanmaya, davranmaya devam etti. Kremayı yandaşlar yiyor Cumhuriyet, kurulduğundan beri, milli gelirden en büyük payı alan, devlet kıyaklarından en çok faydalanan Sünni Türklerin hâkimiyeti altındadır. Nüfusun yarıya yakın bir bölümünü teşkil eden Kürt ve Aleviler devlet kadrolarında sayılarına oranla yer almıyor, imkânlardan faydalanmıyor. Bunların haklı şikayetleri var. AKP'nin parlamasıyla birlikte durum daha da karmaşık ve tehlikeli bir hal aldı. Sünniler, laik olanlar ve olmayanlar olarak ikiye bölündüler.Bu patlayıcı durumu avantaja çevirmek için Türkiye'nin elitlerinin köklü bir mantalite değişkliği geçirmesi, Anglosakson, deyimiyle kuatum bir zıplama gerçekleştirmesi gerekir. Herkesin Türk, Kürt, Alevi, laik, sofu birlikte eşit ve mutlu yaşayabilmesinin asgari müşterekleri bulunmalı ve bir sosyal kontrat haline getirilmelidir. Ne yazık ki böyle bir mantalite değişikliğinin hiçbir emaresi yok. Bunun hayati olduğunun farkındalığı bile başlamış değildir. Eğer böyle bir sıçrama meydana gelmezse Türkiye bulunduğu alt/orta düzey gelirli, zayıf ülkeler arasında kalmaya devam edecek. En iyi halde. En kötü halde bir gün acı acı Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasının sona ermemiş olduğuna uyanabiliriz. mmunir@milliyet.com.tr Elitlerin değişmesi gerekiyor