Aslında olup bitenleri anlamak o kadar zor değil. Hükümet ile asker arasında, askeri siyasetin dışına itmek için yapılan bir mücadele var.
Geçmiş müdahaleleri yapanları cezalandırmak veya cezayla tehdit etmek bunun bir parçasıdır.
Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını mümkün kılan yasa değişikliği ise bu tehdidin ileriye dönük şeklidir.
Bu süreç normaldir ve iyidir. Başka türlü Batı standartlarında demokrasiye ulaşılamaz.
Aynı yollardan değişik biçimlerde İspanya ve Yunanistan da geçti. Ama onların askeri yönetim deneyimi ile bizimki arasında önemli farklar var.
İspanya, 1936-39 yıllarında yıkıcı bir iç savaş yaşadı. Savaşı kazanan faşistlerin lideri General Franco 1975’te ölünceye kadar ülkeyi tek başına idare etti. Sonra demokrasi geldi ve İspanya bildiğimiz İspanya oldu.
Referandum ve seçim
Yunanistan’da albaylar 1967’de hükümeti devirdiler ve Türkiye’nin Kıbrıs’a asker çıkardığı 1974’e kadar yönetimde kaldılar. O yıl yapılan bir referandum ve genel seçimler demokrasiyi geri getirdi.
O günden bu yana Yunanistan geriye bakmadı. İspanya’nın despotluk defterini kapaması için demokrasiye döndükten sonra başarısız bir askeri darbe girişimi atlatması gerekti.
Bu ülkelerde askeri diktatörlükler subayların iktidara el koyup yönetme hırsından doğdu.
Türkiye’de ise böyle bir durum hiçbir zaman söz konusu olmadı.
Türkiye’de generaller hiçbir zaman “Bu işi biz sivillerden daha iyi yaparız, başa geçip ebediyen gitmeyeceğiz” demediler.
Bizdeki darbelerin ana nedeni sivillerdir. Bütün darbelere sivillerin ölçüsüzlüğü, demokrasiyi anlamamaları, önemli konularda uzlaşma yaratamamaları zemin hazırladı.
Kenan Evren ve arkadaşları 1980’de yönetimi spor olsun diye devirmedi. Ekonomi iflas etmiş, siyasi otorite çökmüş ve ülke bir iç savaşın eşiğine gelmişti. Bunlara 1970’lerde Türkiye’nin başına bela olan Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş’in Milliyetçi Cephe hükümetleri neden oldu. Ne bu üçlünün ne de Bülent Ecevit dahil, diğer siyasi liderlerin bir araya gelip durumu normalleştirmesi mümkün değildi. Çünkü uzlaşma, hoşgörü, bilgelik gibi devlet adamı meziyetine sahip değildiler.
Liderler pek farklı değil
Bugünkü liderler onlardan pek farklı değil.
Kenan Evren ve diğerleri de çok hata yaptı ve can yaktı. Ama hataların en büyüğü olan, iktidarı bırakmamak hatasına düşmediler.
Demek istediğim:
İspanya ve Yunanistan’da askeri rejimlerin sadece yapanı vardı: Askerler.
Türkiye’de ise bütün askeri müdahalelerin bir yapanı (askerler) ve bir de yaptıranı var (sivil politikacılar).
Batı standartlarında bir demokrasiye ulaşmak için askerlerden çok sivillerin demokratlaşması lazım. Askerleri siyasetin uzağına itmek isteyenler aynı zamanda uygar siyaseti yakınlarına çeksinler; Demokrat, dürüst, samimi, hoşgörülü olsunlar.
Hekimliğin bir numaralı ilkesi şudur: Önce zarar verme.
Aynı ilke hükümetler için de geçerlidir.