AKP’nin en büyük düşmanı kendi beceriksizliğidir. Bu beceriksizliğin en son, ve potansiyel olarak en tehlikeli örneğini, hükümetin dünya finans krizine karşı önlem almakta gecikmesinde görüyoruz.
Başbakan, son günlerde, her fırsatta, Türkiye’nin global finans krizinden en az etkilenen ülkeler arasında olacağını söylüyor. Ne yazık ki kendi bakanları dışında bu öngörüyü onunla paylaşan kimse yok.
Türkiye artık, dışarıda, başı dertte olan ülkelerle birlikte anılıyor. Perşembe günkü Wall Street Journal Türkiye’yi İzlanda, Baltık devletleri ve Macaristan gibi kredinin kolay ve ucuz olduğu devirde büyük borçlar edinip şimdi geri ödemekte zorlanan ülkelerden biri olarak sayıyordu.
Hükümet, zamanında Uluslararası Para Fonu ile anlaşma yapmayarak büyük bir hata yaptı. Şimdi, alınması gereken diğer önlemler konusunda ayak sürüyerek bu hataya yeni hatalar ekliyor.
Sorun küçük değil.
Batı ülkelerinin yaşamakta olduğu likidite krizi Türk bankacılık sektörünü de sardı. Bankalardan yeni kredi almak hemen hemen imkânsız hale geldi. Aldıkları krediyi yenileyebilenler bel bükücü faizler ödemek zorunda. Libor artı 2 ile alınan krediler Libor artı 6’ya yenileniyor, yani dolar faizi yüzde 10’a yaklaşıyor.
Takat kesen sorun
Bankaların kredi vermekte çekingen davranmasının muhtelif nedenleri var.
Para çekilmesi bankaların nakit deposunu ufalttı. Bankaların dış para piyasalarından temin ettikleri krediler daraldı. Batı’da finans sektörüne hâkim olan güvensizlik havası Türkiye’yi de kapladı. Bankalararası para alışverişleri yavaşladı.
ABD ve Avrupa’da hükümetler kredi alma zorluğu olarak tanımlanan bu sorunu aşmak için bankalara sermaye pompalıyor. Merkez Bankası da üç hafta kadar önce dövizle ilgili önlemler devreye soktu ama bunlar ölü doğdu.
Bankaların birbirlerine döviz kredisi vermesi için kurulan aracılık mekanizması çalışmıyor çünkü işlem hacmi dar, vade kısa.
Merkez Bankası bankalara döviz verebileceğini de açıkladı. Ama, faiz yüzde 10, vade bir hafta olduğu için bu işe yaramıyor.
Şu soruyu soran bankacı haksız değil: “Merkez Bankası bankaları boğmak mı istiyor, yardımcı mı olmak istiyor?”
Özetle, reel sektör, yani şirketler, kredi bulamıyor, bulduğunu da anormal fiyatlara buluyor. Merkez Bankası’nın ve hükümetin bu takat kesen soruna çare bulması gerekir. Sorunun etrafında dans etmek çözüm değildir.
Belki de AKP yeni bir ekonomik model geliştiriyor: Ekonomik krize karşı kabadayılık.
Ama dün bir bankacının dediği gibi, “Ekonomi kabadayılıkla yürümez.”