Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Övünmek gibi olmasın ama, Türkiye’de siyaseti izlerken hiçbir zaman kül yutmadım. Hadi hemen hemen hiçbir zaman diyelim. Aşağı yukarı hemen hemen her zaman, her şeyi, politikacıların yalanlarından sıyırılmış olarak görmeyi becerdim. Uzakta durmayı, yukarıdan bakmayı, yandaş olmamayı, ayrıntılarda kaybolmamayı erken öğrendim.

Körler, ölünce, benim için badem gözlü olmadı. Yaşarken de kör olduklarını anlayınca “kör” dedim. “Görme özürlü,” demedim. Çok kör gördüm, hiç badem gözlü görmedim, rahmetli Adnan Kahveci (1949-1993) gibi birkaç pırlantayı dışarıda tutacak olursam. Ve, aynen, komünist dönemi Rus entelektüeli gibi, çok yumurta kırıldığını gördüm ama hiç omlet görmedim.

Sofuların göz yaşlı samimiyet deklarasyonları da beni etkilemedi. İnancını bir kürsü konferansı haline getirenleri, dünya cenneti kurmaya soyunanları izlemek isteyenler izlesin. Onlara bol şans dilerim. Ben yokum. Diyojen’in Büyük İskender’e dediği gibi: “Sizden istediğim tek şey kenara çekilmenizdir. Bunu yaparsanız güneşime mani olmazsınız ve bana vermeniz mümkün olmayanı benden almazsınız.” Erdoğan’la hayatımda bir defa aynı mekânda bulundum. Belediye başkanı iken yabancı basına akşam yemekli bir basın toplantısı düzenlemişti. Herhalde profilini uluslararasına taşımak istiyordu. O zaman dış medyaya çalışıyordum. Ben de çağrıldım. Malum sorular soruldu. (Kökten dinci misiniz?) Malum cevaplar alındı. (“Demokrasi tramvay gibidir. Hedefine varana kadar binersin, sonra inersin,” sözlerim yanlış anlaşıldı.) Basın toplantısı dağılırken yerimde oturmaya devam ediyordum. Erdoğan yanımdan geçerken gazetecilik hayatımdaki en esrarengiz şeylerden biri oldu. Elini omzuma koydu ve gözlerime bakarak “Endişe etmeyin, her şey çok iyi olacak,” dedi.

Neden bunu söyledi, o gün bugündür ara sıra düşünürüm. Beni tanımadığına eminim. Hayat herkesin yüzüne bir ifade yapıştırır. Benim yüzümde de maske gibi, sürekli endişeli bir ifade var. İnsani bir duyguyla beni rahatlatmak istedi belki.

Aslında endişeli değildim o akşam. O günlerde Erdoğan’ın iyi bir belediye başkanı olmak dışında bir tutkusu yokmuş gibi görünüyordu. Ama şimdi endişeliyim.

Demokrasi konusunda, Erdoğan’a, Gül’e, AKP’ye hiç güvenmiyorum. İşlerine geldiği zaman kandırmak bu ekibin inançlarına ve ahlak anlayışına ters değildir. Takiyye, yani “bir kafir veya zalimin korkusundan kendi inancını gizleyip zahirde onunla uyum sağlama,” onlar için temel bir düsturdur. Onlardan olmayan herkes de kâfir ve zalimdir.

Yalanın mubah olduğu bir kültürde gerçek sürekli sürgünde yaşar.

Hep, Erdoğan için, demokrasinin, istenilen durağa varıldığında inilecek bir tramvay olarak kaldığına inandım. Ve oraya çok yaklaştı. Durağın adı Kürtaj. Günah olanın suç haline getirilmesi sonun başlangıcıdır.

Ama Çetin Altan ustamızın dediği gibi enseyi karartmayın. Tramvay demokrasi değildir. AKP’dir tramvay olan. Er geç Türkiye ondan inecektir.

Demokrasi olmanın kolay olduğunu kim söyledi?