Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından hapis cezası affedildikten sonra ilk defa cumada halk arasına çıktı.
Her zamanki gibi ceketli, kravatlı ve şıktı. Ama çok yaşlanmıştı. Sırtı kamburlaşmıştı. Küçük adımlarla, güçlükle yürüyordu. Kolunda iki kişi vardı. Onu adeta sürükleyerek camiden içeri soktular.
Namazdan sonra kameraların karşısına çıktı. Konuşması da yavaşlamıştı. Ama, hâlâ kelimeleri şekerleme gibi emdikten sonra, her birini itinayla teker teker ambalajlayıp ağzından çıkarıyordu.
Konuşmaya başlar başlamaz, 82 yaşındaki Necmettin Erbakan’ın eski Erbakan olduğu anlaşıldı. Meydan okuyan, pişman olmamış, bıraktığı yerden başlamaya hazır.
Bu bizim siyasi liderlerin bir özelliği: Politikayı ayaklar önde terk ediyorlar. İnönü öyle idi. Ecevit öyle idi. Demirel (Allah gecinden versin) öyle olacak.
Bu değişmemek. Yaşlanmak ama olgunlaşmamak.
Özden çok “avaz” olmak.
Sis bulutu içinde iş görmeyi sevmek.
Şaşırmaca, yanıltmaca, kandırmaca uzmanı olmak.
Olduğun gibi görünmemek, göründüğün gibi olmamak.
Erbakan’ın ortaya çıkmasından birkaç gün önce eski bir Hazineci arkadaşımdan mail aldım. Mail’in ekinde Erbakan’ın başbakanlığından (Haziran 1996-Haziran 1997) kalma bir bakanlar kurulu kararı vardı (Tarih 20/3/1997, No. 9532) Kararnamenin konusu Ilısu baraj ve hidroelektrik santralının inşasıydı.
“Milli” Görüşçü Erbakan bu kararnameyle “baraj ve hidroelektrik santral inşaatının... UBS bankasınca yeterliliği kabul edilecek inşaat firmaları arasında kurulacak ortaklık” tarafından gerçekleştirilmesini emrediyordu.
UBS bir İsviçre bankasıdır. Yabancı bir bankaya Türkiye’de yapılacak bir barajın müteahhitlerini elekten geçirme yetkisi vermek normal bir uygulama değildir. Ne bizde, ne de başka ülkelerde. Sömürgeler hariç.
O zaman Erbakan bir “gâvur” bankasına neden bu olağandışı görevi vermiş olabilir? Ne karşılığına? Belki gelecek cumadan sonra bunu açıklar.
Sonuçta, Erbakan’ın Ilısu üzerine baraj yapma girişimi Hasankeyf dolayısıyla kopartılan uluslararası papara nedeniyle terk edildi. Erdoğan ikinci bir deneme yapıyor ama büyük bir olasılıkla o da aynı nedenlerle yakında başarısızlığa uğrayacak.
Unutmadan. Kararnamenin altında sadece Erbakan’ın (ve Cumhurbaşkanı olarak Süleyman Demirel’in) imzası yoktu.
Aynı kararnamede yakından tanıdığınız birçok kişi var.
Mesela: O zamanlar Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olan Tansu Çiller. Devlet Bakanı Abdullah Gül. Maliye Bakanı: Abdüllatif Şener. Ve o diğer ünlü siyaset maratoncusu: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Recai Kutan.
Birçok politikacının konuşmalarından Amerikalıların bullshit dedikleri zırvaları sıyırıp atacak olursanız geriye ne kalır?