Bir şeyi yapmamak veya yanlış yapmak istiyorsanız birisinden fikir danışın.
Ne yapacağınızı bilmiyorsanız veya ne yapacağınız umurunuzda değilse birilerine “Ne yapayım” diye sorun. Bir milyon değişik cevap alacaksınız ve ne yapmanız gerektiği konusunda kafanız daha da karışacak.
Bir şeyi yapmamak istiyorsanız birilerinin fikrini sorun. “Yapmasan daha iyi olur” diyen birisini muhakkak bulacaksınız.
Bir şeyi yapmak istiyorsanız, yapmaya kararlıysanız, yapmanın doğru olduğuna inanıyorsanız, kimseye sormadan yapın. İnsanın içinde doğruya işaret eden bir ibre var. O ibre hiç yanlış istikameti göstermez. Yeter ki kafanız açık olsun ve ibreniz egonuzun sisleri içinde kaybolmamış olsun.
Güneydoğu’yu ateşten çekmenin zamanı geldi. Bunu, pişenler de, pişirenler de biliyor. Herkes biliyor aslında. Çoğunluk sorun çözülsün, kan dökülmesi dursun, bu konu arkada kalsın istiyor. Bu nedenle Baykal’a ve Bahçeli’ye danışmak veya onlardan destek istemek abestir. Onlar geleceğe değil geçmişe aittir. Onlar yapmak için değil yaptırmamak için vardır. Hiçbir sorun konusunda çözüme veya çözüm önerisine sahip değildirler.
Uzlaşma kültürü yok
Baykal’dan ve Bahçeli’den Kürt sorununun çözümü için destek ummak İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın İsrail malul gaziler derneklerine yurt yapmasını beklemek kadar boştur.
Biz uzlaşma kültürüne sahip değiliz. Aynı saflarda sadece cenaze namazında dururuz.
Onun için yapacağın işe inanıyorsan kalk ve yap, Sayın Başbakan.
Başbakan karar demektir. ABD cumhurbaşkanlarından Harry D. Truman’ın (1884-1972) Beyaz Saray’daki çalışma masasının üstünde The buck stops here yazılı bir plaket vardı. “Burası mazeretin son durağıdır.”
Türkiye’de mazeretin son durağı var mı?
Karar vermek, ölmek gibi, yalnız yapılan bir iştir.
Kararlı insan, tavrından bellidir. Karalı olmayan ama görünmeye kararlı insan da tavrından bellidir. Başbakan bu ikinci kategoriye giriyor.
O bir çelişkiler yumağıdır. Bir yandan halka Türkiye’de dünyaya model olacak bir demokrasi kurmayı vaat ederken, diğer yandan demokrasinin temel direklerinden biri olan basın özgürlüğünü acımasızca dinamitliyor. Bir yandan liberal, diğer yandan devletçidir. Bir yandan dürüstlükten bahsediyor, diğer yandan Türkiye’yi ihalesizlik cenneti yapıyor.
Bu çelişkiler onu ne yapacağı belli olmayan, çizgisi zikzaklı, güvenilmez bir politikacı yapıyor.
Başbakan bizim grubu batırmak için gösterdiği kararlılığı Kürt sorununda gösterseydi Güneydoğu çoktan barışa kavuşurdu.