Erdoğan, “Mayın temizleme işi, bedeli devlet tarafından ödenerek, ihale yasalarına göre, Maliye Bakanlığı tarafından yaptırılır” deseydi gürültü çıkmaz, buna hiç kimse itiraz etmedi.
Ama öyle demedi. Mayın temizleme işinin bu usulle yapılamaması halinde başka bir seçeneğe başvuracağını söyledi. Bu seçenek de şudur:
Mayın temizleme işini yine Maliye Bakanlığı yaptıracak. Ama bu defa ihale yasaları devre dışı bırakılacak. İş, para talep etmeden, bölgeyi mayınlardan temizleyen şirket veya şirketlere azami 44 yıllığına tarım arazisi olarak tahsis edilecek.
Erdoğan salı günü Meclis’te AKP milletvekillerine hitap etti ve mayın tasarısını uzun uzun savundu. Bu konuya ise hiç girmedi. İkinci seçeneği yasa tasarısına neden koyduğunu açıklamadı.
Ama, konunun can alıcı nüansı buradadır.
Dünyada mayın konusunda deneyimli birçok ciddi şirket var. Bunlardan hizmet satın almak dünyanın en kolay işidir. Yani işi para karşılığı yaptırmak isterseniz yaptıramamanız mümkün değil.
Ama yaptırmak istemezseniz işi yokuşa sürmek ve “Ne yapalım bütçede para yok, biz de arazi karşılığı yapıyoruz” demek de çok kolay.
Demek istediğim, Başbakan’ın gönlünde yatan ikinci usul olmasaydı bunun yasa tasarısına konmasına hiç ama hiç gerek yoktu. Bir usulle sonuca gitmek yüzde yüz kesin ise ikinci bir seçenek sunmak birinci seçeneğin, aslında, bir sis bombası olduğunu gösterir.
AKP’nin esas niyetinin ne olduğunu belli eden iki unsur daha var:
Bir: Mayın Yasa Tasarısı Madde 2’ye göre işin ikinci usulle yaptırılması halinde Maliye Bakanlığı işi ihale yasalarına “tabi olmaksızın” yapar. (Neden Sayın Başbakan? Neden birdenbire ihale yasaları gereksiz hale geldi?)
“Maliye Bakanlığı ihale yasalarına tabi değildir” demek, uygulamada, hükümet “ihaleyi istediği şirkete verir” demektir. İhale yapmasına bile gerek yok. “Davet usulü”nü devreye sokar, sadece istediği şirketleri teklife çağırır. Davet usulünün, ihale görünümü altında işin seçilen şirkete bağışlanması usulü olduğunu artık Başbakan’ın aptal sandığı gazeteciler bile biliyor.
Ama zaten gizlenen bir şey de yok. İşte Erdoğan’ın salı günü söyledikleri: “Yani burada biz, seçenekleri artırmak suretiyle istediğimizi kullanabilir, ihaleyi bu şekilde yapabilir ya da istisna ihale yöntemiyle bu işi yapabiliriz. İhaleye girmeden, bunu istediğimiz bir firmaya, temizleme işini kalkıp verebiliriz.”
İki: Bazı bakanlıklar uzun zamandan beri takas usulünün propagandasını yapmaktadır.
Savunma Bakanı Meclis’e “İhale açtık, milyarlarca dolara mal olacağını gördük, toprak kiralama karşılığı yapmaktan başka çare yok” anlamına gelen açıklamalar yaptı.
Ama ortada açılan bir ihale yok.
AKP hâkimiyetindeki Meclis Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunda, Erdoğan’ın birinci alternatifinin bahsi bile yok. Rapor: “Bütçeden herhangi bir ödeme yapılmaksızın mayınlı arazilerin temizlenmesi karşılığı yüklenicinin kullanımına tarımsal faaliyetlerde kullanılmak üzere bırakılması esası benimsenmiştir... Tasarıyla mayın temizleme işi ile temizlenen alandaki kullanım hakkının bir arada verilmesi amaçlanmıştır” diyor.
Erdoğan, salı günü Meclis’te konuşurken, mayınların tarım arazilerinin kiralanması karşılığında temizlenmesinin tasarıda üçüncü ve son seçenek olarak belirtildiğini söyledi.
Bu doğru değildir. Tasarıda iki seçenek var. Üçüncü seçenek, her ne ise, tasarı, kopan gürültüler sonucunda Meclis’ten geri çekildikten sonra kondu.
Erdoğan eleştiriler için, “Eğer bilgisizlikten ve tasarıyı okumamaktan kaynaklanmıyorsa, tamamen bir art niyet ürünüdür” dedi.
Değildir.
Hükümetin esas amacının ne olduğunu görebilmenin ürünüdür.