LINDAU Güney Almanya
Lindau Almanya’nın güneyindeki Bodensee gölünde, kıyıya iki köprüyle bağlı küçük bir adadır. Bir ucundan diğerine 15-20 dakikada yürüyebilirsiniz. Yapıların neredeyse tümü geçen yüzyıllardan kalma. Kaldığım beş-altı odalı otelin penceresinden görünen mavi panjurlu, dört katlı bina 1934 tarihini taşıyor. Ekmeğini satın aldığım fırın 1505’ten beri aynı yerde hamur yoğuruyor.
Altmış yıl önce bu adada ilginç bir olay oldu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya dünyadan yabancılaşmıştı. Lindaulu iki doktor tıp âleminin ödüllü simalarını adaya davet ederek bölgenin kopmuşluğunu sona erdirmeyi düşündüler. Lindau yakınlarında bir adada malikânesi olan İsveçli Kont Bernadotte’u yanlarına aldılar.
Üç Wolkswagen almaya yetecek kadar bir bütçeleri vardı. Ama 1950’de yapılan ilk toplantıya yedi Nobel ödüllü tıp adamı ile Almanya ve civar ülkelerden 400 doktoru getirmeyi becerdiler.
Zamanla toplantılar genişledi. Tıp dışı dallardan Nobel ödüllü bilim adamları ve öğrenciler de katılmaya başladı.
Güzel bir manzara
Bu hafta Lindau buluşmalarının altmışıncısı yapılıyor. Toplantıya 68 ülkeden 675 genç araştırmacı ve Nobelli 59 bilim adamı katılıyor.
Toplantının bizim için ilginç taraflarından biri katılımcılar arasında ilk defa genç Türk araştırmacıların da bulunması. Geçen yılki toplantıyı örgütleyen vakıf ile hükümet arasında yapılan anlaşmaya göre bundan sonra Lindau buluşmalarına her yıl genç Türkler de katılacak.
Bu yılki katılımcılar Mersin Üniversitesi’nden Nimet Bolgen, Boğaziçi’nden Gülşah Çiftçi ve Tuğba Furuncuoğlu, Basel’den Füsun Hamaratoğlu, Ankara Üniversitesi’nden Onur Jane, Heidelberg’den Baybars Külebi, Hacettepe’den Lokman Uzun ve Rockefeller Üniversitesi’nden Nilay Yapıcı var. Belki bir gün aralarından Nobel ödüllü biri çıkar.
Lindau genç bilim insanlarına (katılımcıların yarısına yakını kadındır) fizik, kimya, biyoloji ve tıp dünyasının en parlak yıldızlarını tanıma, onları dinleme ve onlarla tartışma olanağı sunuyor.
Ama ilk kez iki sene önceki toplantıya katılan Bilge Demirkoz’dan öğrendiğime göre “belki bundan da önemli olan genç araştırmacılar arasında kurulan dostluk ağlarıdır.”
Akşamüzeri göl kenarında yürürken Demirkoz’un ne demek istediğini anladım. Konferanstan çıkan yüzden fazla genç, yüzleri göle dönük, ayakları suya sarkmış vaziyette yan yana oturmuş sohbet ediyorlardı.*
Doğrusu güzel bir manzaraydı.
*Katılım koşulları, katılımcılar ve toplantı ile ilgili diğer bilgiler: www.lindau-nobel.org