Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Altı kör adam varmış. Bir gün karşılarına bir fil çıkmış. “Bu ne?” diye sormuşlar.
Çevredekiler “Fil” diye cevap vermiş.
Körler daha hiç karşılaşmadıkları yaratığı incelemeye başlamışlar.
Biri filin bacağına dokunmuş ve “Fil bir sütundur” demiş. İkincisi kuyruğunu ellemiş ve “Fil fırçadır” demiş. Üçüncüsü hortumuna dokunmuş ve “Hayır, borudur” demiş. Dördüncüsü kulağına dokunmuş ve “Yelpazedir” demiş. Beşincisi karnına dokunmuş ve “Duvardır” demiş. Altıncısı dişine dokunmuş ve “Kalın bir kargıdır” demiş.
Sonuncusu hükmünü verince körler birbirlerini saçmalamaya başlamışlar, sonra kavgaya tutuşmuşlar.
Bir bilge araya girmiş ve “Hepiniz haklısınız” demiş. “Fili değişik şeylere benzettiniz çünkü her biriniz değişik bir yerini tuttunuz. Doğrusu şudur: Fil altınızın da söylediği şeylerin tümüne benzemektedir.”

Gerçeği söyleyecek bilge
Kürt sorunu karşısında Türkiye altı kördür. Bir tek farkla: Bize gerçeğin ne olduğunu söyleyecek bir bilge yok.
Kürt sorunu denilen filin çevresinde neredeyse 30 yıldır tartışıyoruz, kavga ediyoruz, yıkıyor yakıyoruz, ölüyor ve öldürüyoruz. Her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes haklı olduğuna emin. Hiç kimse uzlaşmaya hazır değil.
Körlerin gözü kör. Bizim aklımız.
Filin öyküsü biz dahil birçok kültürde yukarıda anlattığım şekle benzer biçimlerde vardır.
Verdiği ders şudur: Değişik inançlara sahip, değişik kökten gelen insanların uyum içinde yaşayabilmesi için gerçeğin birçok yüzü olduğunu, değişik şekillerde anlatılabileceğini kabul etmek lazım. Herkes kendi görüşünü bastırmaya çalışırsa sonuç kargaşa, mutsuzluk ve kandır.
Türkiye Sünni Türklerin egemenliğinde bir ülke olmaya ve egemenler
diğerlerine “ben sana ne verirsem onunla yetinmek durumundasın” demeye devam ettikçe sokaklarından bayrağa sarılı cenazelerin geçmediği bir ülkede yaşamak hayaldir.
Aslında bizim durumumuz körlerinkinden daha acıdır.
Çünkü biz kör değiliz ve
hayvanın tamamını görüyoruz.
Ama her birimiz, aynen körler gibi, değişik bir şey olduğunu söylemeye devam ediyoruz.
Mevlana diyor ki: Denizin gözü ile köpüğün gözü bir değildir. Bırak köpük gitsin, denizin gözü ile bak.
Ama biliyor ki bakmayacağız.
İnanılmaz, diye bağırıyor. Köpüğü görüyorsunuz ama denizi görmüyorsun. Birbirine çarpan tekneler gibisiniz, gözleriniz kapalı, oysa durgun sulardasınız.

Haberin Devamı

(NOT: Geçen hafta tatile çıkacağımı söylemiştim ama ertelediğim için yazılarıma devam ediyorum.)