Geçtiğimiz aralıkta İzmir, Eski Foça’da küçük bir imalathane çalıştıran eski bir arkadaşımdan, Attila Bozoğlu’ndan bir mektup aldım. Attila krizden nasıl etkilendiğini, çaresizliğini, kasvetini yazıyordu. Mektubu aynen yayımladım çünkü bana aynı durumda olan binlerce işadamının haline tercüman oluyormuş gibi geldi. O mektubu milliyet.com.tr’deki yazımın altında bulabilirsiniz.
Dün Attila’dan bir mektup daha aldım:
Sevgili Metin,
Sesimi duyurduğun için sana müteşekkirim. Yüzlerce mail aldım. Benim durumumda birçok şirket ve üretici olması bir nebze beni teselli etse de ülkem için çok üzüntülüyüm.
Beni şahsen, bir İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam (sağ olsun) ve bir de Kuşadası’ndan, “Tanrıya sığın” diye Yahova Şahitleri aradı. Başka da resmi kanallardan ilgilenen, maalesef, kimse çıkmadı.
Mehmet Ali Bey’in konuyu hükümete aksettireceğini söylemesi üzerine kredi veren resmi kuruluşa tekrar gittik, acaba herhangi bir gelişme var mı, diye. Önce, senin yayımladığın mektubum yüzünden; böyle bir yazı yazdığım için bir güzel fırça yedikten sonra, vergi veya SSK borcu olanlara hiçbir yardımda bulunamayacaklarını söylediler.
Tehdit eden edene
Üstelik de “Kriz filan da yok, bu durum sizin beceriksizliğinizden dolayı başınıza gelmiş” dendi.Tam çıkarken genç bir arkadaş, “Abi sen enayi misin, bırak 34 senelik şirketiz filan romantikliğini, kur bir yeni şirket ondan sonra müracaat et. Daha 10 dakika evvel, 2 ay önce kurulmuş bir şirkete dünyanın kredisini verdiler.”
Böyle bir yola başvurmak bana dolandırıcılık gibi geldi. Çember her gün daralıyor. Son 15 gün içinde 3 müşteri aramış. Yani piyasada en ufak tık yok. Biz tahsilat için arıyoruz, satıcılar da ödeme diye arıyor. Tehdit eden edene. Dün benim elemanları topladım.
Yeni kanun çıkmış. “Anlaşmalı ücretsiz izne çıkarsanız İş-Kur size en az 400 lira ödermiş, ne dersiniz?” İnternetten araştırmışlar. Sigorta primleri ödenmiyormuş.“Eğer krizi atlatabilirsek belki geri dönüp SSK primlerini öderiz” dedim. Abi, karar senin dediler.
Aralarında 2-3 seneye kadar emekli olacak da var. Gel de karar ver şimdi.
Evi satılığa çıkardım
Evimi satılığa çıkardım. Eskicileri aradım. Para edebilecek bütün tezgâhları satıyorum. Bir kaldı geriye (eşim) Günseli. Onu nasıl emniyete alabilirim diye düşünüp durdum. İcra, haciz, tehditler. Bir şekilde karımı bunlardan korumam lazım. “Bak Günseli. Durumu görüyorsun. Benim ne olacağım belli değil. Yarın her şeye haciz gelir. Ben kızımıza taşınırım İstanbul’a. Hem belki iş de bulabilirim bir bakarsın bu yaşta. Seni ancak bir şekilde bunların dışında tutabilirim.” Sesi titreyerek sordu. Neymiş o?
“Boşanmamız lazım. Benimle ilişkilerini koparmamız lazım.” Gözlerinden iki sıra yaş aktı. Yapma Attila; bu sene 40. evlilik yıldönümümüzü kutlayacaktık. Ama günlerce ne kadar ıstırap çektiğini görüyorum.
İstesen seninle dünyanın öbür ucuna bile giderim. Gecekonduda oturur, gerekirse hizmetçilik yaparım. Bunu bil. Ama karar senin.
Mahkemeye kendimiz müracaat ettik.
Eski Foça’da işler kolay. Bir gün içinde davamız görüldü. Hâkim hanım sordu?
“Anlaşmalı boşanma değil mi?” Evet.
“Çocuklarınız reşitmiş.” Evet.
“Birbirinizden nafaka veya tazminat istiyor musunuz?” Hayır efendim.
“İkinize de hayırlı olsun. Sizleri boşadım.” Her şey 30 saniye sürdü. Foça Adliyesi’nden el ele tutuşarak çıktık. İkimizin de gözleri buğulu, buğulu.
Bana öyle bir melül melül baktı ki, başka ne diyebilirdim ki? “Sevgilim, gene de 40 yıl dönümümüz kutlu olsun” diye fısıldadım.
Benim için dua et.
Attila Bozoğlu - Eski Foça
Pişmanım pişmanım pişmanım
Sevgili Metin,
Telefonla sana bir türlü ulaşamadım.
Herhalde bendeki numaralar eski.
Kalp durumu iyidir, inşallah.
Kafa kağıdı eskidikçe bende de aynı problemler çıktı. İlaç falan idare ediyorum.
Ben Eski Foça da oturuyorum.
Fabrikayı da İzmir’e taşıdım.
Oğlum Kerem, ve eşim Günseli benimle beraber çalışıyor. İstanbul Mecidiyeköy’ de ofis hala duruyor. Başında Günseli’nin Kardeşi Cahit var.Kızım Yeşim orda çalıştığı gibi Tv dizilerindede oyunculuk yapıyor. Kazandığını da şirkete harcıyor.
Şimdi, hoppala bu adam ne istiyor diyorsundur. Vallahi borç filan istemiyorum. Senden KOBİ denen gariban topluluğun küçük bir mensubu olarak gerçekleri bilmeni ve sesimizi duyurmanı diliyor, ve istiyorum.
Şimdiye kadar üç ihtilal ve 3 kriz gördüm. Bunlara rağmen bu derece bir sıkıntı çekmedim. Kosgeb’e kayıtlıyım.
Ancak partili olmadığımdan ve politikadanda hep uzak durduğumdan, Devlet’ten bu güne kadar hiçbir konuda ve şekilde yardım göremedim.
Anladığım kadarı ile de 200-300 kişi istihdam etmiyorsan KOBİ de sayılmıyorsun ve kimse senin sesine kulak vermiyor.
Biliyorsun biz yükleme, boşaltma, istifleme araçları, şeffaf plastik ve otomatik endüstriyel kapılar üretiyoruz. Dolayısıyla bakkal dükkanından tut, sanayinin ve hizmet sektörünün her kesimi müşterimiz.
Şu anda satışlarımız %85 oranında düştü. Koskoca holdinglerden 200 YTL yi bile zor bela tahsil edebiliyoruz.
İlk olarak, 3.500 metrekarelik fabrikamızı daha düşük kiralı 500 metrekarelik bir yere taşıdık. Otuzbeş kişi olan mevcudumuzuda kendimiz dahil 15 kişiye indirdik.
İşçi çıkardıkça, tazminatlarını da kredi kartlarımın son kertesine kadar kullanarak şimdiye kadar ödeyebildim. Üç kağıda bağlayıpta, adam atamıyorum. Hepsi geleceklerini bana bağlamış, çıraklıktan yetişmiş oğullarım ve dostlarım. Her birini gönderdiğimde sinirden ve çaresizlikten ağlıyorum.
Fabrikayı kapatmamak için sonuna kadar mücadele edeceğim.
Bağkur’dan emekli oldum. Elime 500 YTL geçiyor. Bu ülkeye 34 sene üreterek hizmet edip 65 yaşında bu duruma düşmek bana çok ağır geliyor.
Esasında, Babam’dan ders almalıydım ama almadım. Devrim arabalarını üreten mühenislerden biri idi ve Küçük Yalı’da bir bodrum katında öldü.
Ha şu an ne yapıyoruz biliyor musun?
Şirkete nakit para sağlamak için Günseli ile evde bahçemizdeki ağaçların meyvalarından reçel ve fabrikada yaptığım tornet ile keramik kül tablası , saksı imal edip, Salı günleri Foça pazarında satıyoruz.
Mevcut kadromu da kışta kıyamette işsiz bırakmamak için mücadeleye devam ediyoruz.
Netice olarak ;
-Üretici olduğumdan dolayı pişmanım.
-Üniverste okuduğum için pişmanım.
-İki lisan öğrendiğim için pişmanım.
-Gençliğimde Almanya veya Avustralya gibi bir ülkeye göçüp de yüksek maaşla emekli olmadığım için pişmanım.
-Vergi kaçırmadığım ve sigortalı eleman çalıştırdığım için pişmanım.
-Rüşvet almadığım ve vermediğim için pişmanım.
-İşler iyi iken , İsviçre’ye para kaçırmadığım için pişmanım.
-İthalat yapacağıma her şeyi Türkiyede üretmek için çabaladığım için pişmanım.
-Kendi bünyemde Araştırma-Geliştirme için para harcadığım için pişmanım.
Gelecekten hiçbir beklentim ve ümidim yok.
Hep merak ederdim. İnsanlar neden intihar eder diye.
Öğrendim.
Attila Bozoğlu