Duymaktan hoşlanmadıklarımızı duyduğumuz rejime verilen ad ‘demokrasi’dir, derler. Kim başkasının düşüncesine tahammül edemiyorsa ondan korkulur. Bu gerçek çok çabuk unutulur.
Ben, laiklikten bahsedildiğini duymak istemem. Sen, Fethullah Gülen’den nefret edersin. O, Kürtlere özerklik verilsin dendiğinde köpürür. Bir başkası, “Ermenilerin soykırım iddiası doğrudur” dendiğinde çileden çıkar.
Olabilir. İngilizler, “Bir dünya yapabilmek için çok çeşitli insana ihtiyaç vardır” derler. Kimi kültürler bunu benimser, kimisi reddeder. Bazıları, kendilerini, toplumu tek tipe çevirme sevdasına kaptırır.
Bunlar kendi doğrularından başka doğru olduğuna inanmayanlar, kendilerine ters gelen düşünceleri savunanları susturanlar, dünya cennetinin tek bir düşüncenin bayrağı altında kurulacağına inananlardır. Dünyada en çok kırıma, yoksulluğa, mutsuzluğa yol açanlar bunlar ve bunların peşinden gidenlerdir.
İşte Hitler, Stalin, Enver, Mao, Pol Pot. İşte yanı başımızda yaşayan mollalar. İnsan kendini tutamaz. En kutsal kitapları ve emirleri bile güce ve paraya çevirmeye koyulur. Peygamberler ölür, yolları Tanrı’ya giden yollar olmaktan çıkar, iktidara ve bankaya giden yollar haline gelir. En yüce düşünceler menfaat dünyasında cüce olur.
İnsan insanının geliridir. Doğası değişmez. Mao milyonlarca insanı yerinden edip açlıktan öldürürken Hitler’in değişik bir versiyonu olduğunu aklından bile geçirmiyordu. O kendini bir kurtarıcı, tanrısız bir Mesih sanıyordu. Kamboçya’yı bir iskelet tarlasına çeviren Pol Pot da.
İnsanın değiştirebileceği tek şey kendisidir. Dünya cenneti, şanslı isek eğer, yakın çevremizde meydana getirebildiğimizdir. Gerisi tehlikeli insanların gördüğü bir rüyadır.
Ümit var mı?
Dünyada yaşayan tek ölümlünün erkek olduğu çağlarda Prometeus tanrıların tanrısı Zeus’un emirlerine karşı çıkarak göklerden ateşi çaldı ve insana verdi. Zeus Prometeus’u cezalandırmak için ilk kadını yarattı ve onu Prometeus’un kardeşi ile evlendirdi.
Kadının adı Pandora idi. Zeus Pandora’ya evlilik hediyesi olarak bir kutu verdi, hiç açmamasını emretti. Ama Pandora merakına yenildi ve kutuyu açtı. Ölüm, hastalık, yeis, kötülük, fesat, yaşlılık, nefret, şiddet, savaş ve diğer bütün kötülükler kutudan kaçıp dünyaya yayıldı.
Pandora kutuyu kapattığında içinde son bir şey kalmıştı: Ümit.
Ümidin kaçamaması, insanda kalması, iyi mi kötü mü oldu? İngiliz düşünür Roger Scruton’un son kitabının adı ‘Kötümserliğin Faydaları ve Sahte İyimserliğin Tehlikeleri’dir.*
Scruton kitabında ümidi “Elde kalan son deva ve aynı anda son musibet” olarak tarif eder. “İnsancıl kötümserlik, iyimserlikten iyidir” der. Kötümser olan insanlar sahte peygamberlere, ideoloji diktatörlerine, demagoglara kanmazlar. Bağışlayıcı olurlar, ince ince dalga geçerler, kendi yolarında ilerlerler.
* The Uses of Pessimism and the Danger of False Hope /Roger Scruton