Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Zor bir şeyi imkânsız yapmak istemiyorsa, CHP İstanbul Büyükşehir belediye başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na “Ekrem Tosun kimdir?” oyunundan vazgeçmesini veya baklayı ağzından çıkarmasını tavsiye ederim.
Ağzında bakla varsa, tabii.
Ekrem Tosun işinde kalite kontrolünde sınıfta kalan nokta var.
Önce Kılıçdaroğlu’nun iddialarını hatırlatalım:
Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ve gelini Sema Erdoğan’ın Atagold Kuyumculuk Ticaret Anonim Şirketi’nde ortaklıkları var.
Fakat ortak olarak görünmek istemedikleri için hisse sahibi Ekrem Tosun görünüyor.
Bu şahıs Atagold Kuyumculuk’un sahibi ve Başbakan’a yakın bir işadamı olan Cihan Kamer’in mutemedidir.
Kılıçdaroğlu’nun ihsas ettiği ise şudur: Şirketteki hisseler Erdoğan soyadlı iki gence Başbakan’ın akrabası oldukları için verildi. Buna karşılık, Başbakan Atagold’a para getirici bazı kıyaklar yaptı.
Bu işteki en büyük sakatlık Kılıçdaroğlu’nun ihsas ettiği suçu kanıtlayacak durumdan uzak olmasıdır. İma, dokundurma, kanıt değildir.

Anlamakta güçlük çekiyorum
Kamer’in verilmiş hizmetler veya sırf Başbakan’a yağ çekmek için genç Erdoğanlara şirketinde hisse verdiğine inanabilirim.
Başbakan’ın zemzemle yıkanmış olduğunu iddia etmek güçtür. Ama onu kamuoyunun vicdanında mahkûm etmek için dedikodudan daha inandırıcı şeyler duymak istiyor insan.
Bir ikinci sakatlık da şudur: Gelin Sema Erdoğan, Atagold kuyumculuk şirketinin yönetim kurulu üyesidir. Bu bilgi açıktadır.
İstanbul Ticaret Odası’nın firma bilgileri sayfasına giren herkes görebilir. (http://www.ito.org.tr/) Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun “Hissedar olduklarını gizli tutuyorlar” tarzındaki iddiası yanlıştır.
Anlamakta güçlük çektiğim bir başka konu da şudur:
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’a hücum ediyor. Ama rakibi Erdoğan değil İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’tır. Söz konusu olan da milletvekili değil belediye seçimleridir.

Belediyenin borçları artıyor
İstanbul Belediyesi birkaç yıldır mega harcamalar yapıyor. Belediyenin borcu 2008 yılında bir yıl öncesine oranla neredeyse ikiye katlanarak 1.5 milyar dolar oldu.
Seçimlere kadar bu rakamın iki milyar dolara dayanacağı kesin. Bu yatırımlarla ilgili olarak, gökyüzüne çıkmış yolsuzluk ve kayırma iddiaları var. Örneğin, metrobüslerin her birinin ihalesiz 1.5 milyon euro’ya alındığı doğru mu?
Ya yeni Boğaz geçişinin de ihalesiz ve çevreye etkisi incelenmeden tahsis edildiği?
İstanbul 1994’ten bu yana AKP veya AKP nesebinden gelen partilerin elindedir. Türkiye’nin en büyük rant çeşmesinin aktığı bu şehirden onları oradan sökmek kolay değildir.
Atagold hikâyeleriyle, imkânsız.
CHP her zaman olduğu gibi ev ödevini hazırlamadı. Kılıçdaroğlu bunun kurbanı olacağa benziyor.