Alternatif çözüm yolları incelenir, en iyi ve hesaplı seçeneğin hangisi olduğu belirlenir. Örneğin, İstanbul'da trafiği rahatlatmak için köprü mü, tünel mi uygun? Türkiye uydu mu yapsın, yoksa mevcut uydularda yer mi kiralasın? Avrupa'nın mı, Amerika'nın mı geliştirmekte olduğu savaş uçağı Hava Kuvvetleri'ne satın alınsın? Nükleer santral yapıp akarsulara baraj kurmanın çevre zararlarından sakınmakta ekonomik mantık var mı?Bir zamanlar Türkiye'de, kamuda büyük projelere girişmeden önce fizibilite çalışması yapılırdı. Uzun yıllardan beri yapılmıyor. Fizibilite çalışmalarının modası geçmiş bir yöntem haline gelmesinden değil. Doğru dürüst iş yapmanın yerini alaturkalaşmanın, laçkalaşmanın, yozlaşmanın almasından. Fizibilite çalışması bir projeye başlamadan önce başarı olasılığını belirlemek için yapılan ön hazırlıktır. Artık başbakan veya bakanlar ne isterse o yapılıyor.Yaygın bir başka yöntem de şudur. Birileri bir proje düşünüyor, bir yerlerden kredi, yabancı ortak buluyor. Birilerine para yediriyor. Birdenbire, kuş beyinli birtakım projeler yapılmazsa olmaz bir şekilde yatırım listelerinin başına yazılıyor.Fizibilite çalışması yapılmadan Ankara'nın bozkırında birileri uydu imal etmeye kalkıyor. Başka bir yerde nükleer tıp malzemeleri üretilecek. Birdenbire Türkiye'nin şiddetle gözlem uydusuna ihtiyacı var. Enerji gereksinimi dışındaki bütün unsurlar ıska geçilerek bütün akarsulara baraj yapılmasına karar veriliyor.Dürüstlük ve profesyonellik Ankara'da tükenmekte olan doğal kaynak oldu. Bilimselliğin, kamu yararı prensibinin hüküm sürmesi gereken yerlerde kişisel çıkarlar, ego uçuşları krallıkları var. Ego uçuşları Yabancılar Ankara'dan nasıl iş alacaklarını çok iyi biliyorlar. Yabancı şirketlerin olduğu gibi büyük devletlerin de çıkarlarını kollayan komisyoncular, gizli açık ortaklar, lobiler var. Önemli projeler, satın almalar söz konusu olduğunda bu aracılar devreye giriyorlar. Türkiye'nin değil, kendilerine komisyon veren devletlerin çıkarlarını düşünüyorlar. Politikacıları veya bürokratları kirletiyorlar, satın alıyorlar. Ortaya Türkiye'nin zararına işler çıkıyor. Bunların ne olduğunu çoğu zaman siz ve ben bilemeyiz. Üzerinde "çok gizli" damgalı zarfların içinde tozlu kasalarda saklıdırlar. Örneğin, Türkiye ile Rusya arasındaki Mavi Akım Boru Hattı, Türkiye-İran doğalgaz boru hattı. Yap-işlet-devret enerji projeleri.İhanet belgelerine imza atan ve hayatlarını zindanda geçirmesi gereken politikacıları da dünyadan habersiz halk "Seni özledik" diye bağrına basıyor.Ankara'da sivil-asker, devletin dükkânından çıkan bütün projelerden kuşkulanmak lazım. Her şey sorgulanmalı. Her şeyin fizibilitesi talep edilmeli. Hiç kimseye güvenmemeli. Çok gizli olan ne? Hazine, Ilısu Barajı'nın finansmanında kullanılmak için aradığı sekiz yıl vadeli 750 milyon euro civarındaki krediyi sağlayacak bankaları seçti. Bankacılık kaynaklarından öğrendiğimize göre bu bankalar Akbank, Bank Austria Creditanstalt, Bayerische Landesbank, Garanti, Banque Societe General ve Zuricher Cantonal Bank'tır.Kredi aylarca önce hazırdı. Ancak, Hazine finansman paketinin Alman, Avusturya ve İsviçre ihracat kredi kurumları tarafından sağlanacak bölümünün hazır olmasını bekledi. Tutarı 450 milyon euro civarında olan bu paket için gerekli, bütün taahhütler ay başı civarında yapıldı. Bu şeklide Ilısu Barajı için ilk aşamada gerekli olan 1,2 milyar euro finansman tamamlanmış oldu. Barajın temeli sekiz ay kadar önce Başbakan tarafında atılmış fakat finansman hazır olmadığı için inşaata başlanılamamıştı. Hükümet işi ihalesiz tahsis usulüyle Türk, Alman, Avusturya ve İsviçre şirketlerine vermişti. mmunir@milliyet.com.tr Ilusu Barajı'nın finansmanı tamam