Halka açık bir Türk şirketinin genel kurulu yapılıyordu. Toplantıya katılan bir yabancı hissedar, “Hesaplarda gördüğüm ‘bağışlar’ ne anlama geliyor?” diye sordu.
Toplantının başkanı ve şirketin ana hissedarı, bağışların fakir öğrencilere verilen burs, okul yapımı gibi kalemler olduğunu söyledi.
Yabancı hissedar, “Şirketin bütçesinden bağış yapamazsınız” dedi. “Böyle yaparak hissedarlara dağıtılan kârı azaltıyorsunuz. Eğer bir bağışta bulunacaksanız payınıza düşen kârdan yapın. Bizde böyle yapılır.”
Başkan, “Bizde de âdet böyledir” dedi. “Halk şirketlerden böyle şeyler yapmalarını bekler.”
Sizce haklı kim?
İlk bakışta yabancı yatırımcının tezi mantıklı görünüyor. Şirket kâr amaçlı bir kuruluştur. Yönetimin görevi hissedarlara maksimum kâr dağıtmaktır, kâr azaltıcı masraflardan kaçınmaktır.
Halk şairinin dediği gibi, “Kalenin önüne ekerler darı / Ekerler, biçerler, ederler kârı.” Ekerler, biçerler, dağıtırlar darı, değil.
Ama gerçekten kâr tek amaç mı? Ve ne kadar kâr? Şirketin sosyal boyutu olmamalı mı? Şirketin hissedarlara olduğu kadar çalışanlarına karşı da sorumluluğu yok mu?
Ünlü İsveç bilye imalatçısı SKF, Fransa’nın Vendee bölgesindeki Fonteney-le-Comte’de bulunan fabrikasını kapatmaya ve 380 çalışanının işine son vermeye karar verdi. Gerekçe, geçen senenin son çeyreğinde satışların azalmaya başlamasıydı.
Vendee bölgesinin başkanı Financial Times’a tam sayfa ilan vererek, bu “son derece acımasız ve ahlak dışı” hareketi halkı adına kınadı.
SKF son çeyrekte 460 milyon euro kâr etmişti. Buna rağmen şirket, “üretimini sosyal ve çevresel korunma önlemlerinden yoksun, düşük ücretli ülkelere taşımayarak insan sefaletini sömürmeyi” yeğlemişti.
Ana sözleşmesinde SKF, “ekonomik, sosyal ve ahlaki sorumluluk sahibi” bir şirket olarak tarif ediliyordu. Fonteney-le-Comte’deki işçiler, SKF’nin toplam işgücünün yüzde birinden azdı. Hayatlarından onlarca yılı SKF’nin ikbali için harcamışlardı. Şimdi “derin bir acı” içindeydiler. Sorumluluk bu muydu?
Büyük yanılgı
Yıllarca sürekli olarak kâr eden SKF gibi şirketlerin ufukta ilk bulutlar belirir belirmez fabrika kapatmaları, çalışanları sokağa atmaları Anglo-Sakson kapitalizminin kurallarına uygundur. Ama haklı değildir. Çünkü 460 milyon euro kâr ile 350 veya 250 milyon euro arasındaki fark yüzlerce, binlerce insanın ve ailenin sefalete mahkûm edilmesini haklı gösterecek kadar büyük değildir.
Kâr tek amaç haline geldiğinde kâr artabilir ama ekonomiler daha istikrarlı hale gelmez. Dünya da daha iyi bir dünya olmaz.
Batılıların her şeyin en iyisini bildiğine inanmak büyük bir yanılgıdır. Global krizden almamız gereken en büyük ders budur.