Mehmet Şah Biten birkaç ay önce kredi almak için Ziraat Bankası’na müracaat eder.
Kredi karşılığında ipotek olarak tarlalarını gösterir. Banka isteksizdir çünkü Biten’in tarlaları Diyarbakır, Bismil ilçesi, Arıkgöl köyünde bulunmaktadır. Köy, Ilısu Barajı tamamlandığında sular altında kalacak 300 kilometrekarelik alan içindedir.
Ama Devlet Su İşleri (DSİ) su altında kalacak tapulu mallar için bir kamulaştırma bedeli belirlemiştir. Yani, Biten’in arazileri su altında kalsa da para edecektir. Bunu banka yetkililerine söylediğinde, “O zaman DSİ’nin belirlediği fiyat aralığını getirin” cevabını alır.
“Dilekçeyle DSİ’ye başvurduğumuzda iki dilekçeme de cevap bulamadım” diyor Biten.
“Genel müdürlük bölge müdürlüğüne havale ediyor, bölge müdürlüğü saçma sapan görüşlerle, adeta başından kovarcasına yazı yazıyor.
Sorunların çözümü
İşte bu çözemedikleri konuyu sizinle paylaşmak istedim. Diyorum ki bunu çözemeyen devlet diğer sorunlarını nasıl çözecek? AB, Kıbrıs, Kürt sorunu, Ermeni, vb?
Bizim suçumuz nedir? Biz bu ülkede ne zaman adam gibi adam olarak devletiyle, vatandaşıyla barışık yaşayacağız? Bu devlet bu kadar aciz mi? Vatandaşına bu anlayışla davranan, dünyanın başka hangi devletini örnek gösterebilirler?”
Başbakan Erdoğan’ın Ilısu Barajı’nın temelini atmasından bu yana üç yıla yakın zaman geçti. O günden bu yana taş üstüne taş konmadı.
Çünkü hükümet projeye Almanya, Avusturya ve İsviçre’nin sağladığı finansmanın serbest bırakılması için gerekli taahhütlerini yerine getirmedi.
Bu taahhütler çevre, arkeolojik kalıntılar, baraj suları altında kalacak Hasankeyf ve diğer yerlerde oturan insanlar konusunda yapılacak işleri kapsıyor.
Farklı senaryolar
Devletler krediyi askıya aldı. Hükümete “Ya verdiğin sözü tut ya biz bu işten çekiliyoruz” ihbarında bulundu ve altı ay mühlet verdi.
Mühlet 6 Haziran’da sona eriyor. Konuyu yakından izleyen çevreci örgütlerden öğrendiğime göre, DSİ inşaat başlamadan önce yapılması gerekenleri yaptığına dair bir yazıyı kreditörlere yolladı. Onlar da bu günlerde Ankara ve Dicle Havzası’na delegasyon yollayarak durumu yerinde kontrol edecekler.
Ondan sonra tamamı mı, devam mı diye karar verecekler.
Ne olabilir?
Kreditör devletlerle bizim aramızda yönetim anlayışı ve kamuoyu duyarlığı açısından uçurumlar var.
Onlarda hükümet halkın hizmetindedir. İnsanlara Biten’e yapılan muamele yapılmaz. Bizde halk hükümetin hizmetindedir. İtilip kakılabilir, adam yerine konması şart değildir, sorunları halledilmese de olur.
Özellikle parasız sınıflara ait, köylük yerlerin insanıysa.
Ama Ilısu konusunda bu tavır sökmez. Ya uygar davranmasını öğrenecekler ya da bu iş yatacak.