Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bugün yeni bir ekonomik hipotez ileri sürmek istiyorum.   Şöyle:
Sistemin kötüye kullanılarak büyük rantların kazanıldığı dönemde riskler yok sayılır.
Kontrol ve uyarı mekanizmaları çalışmaz veya çalıştırılmaz.
Hissedarlar, görevi sistemi kontrol etmek veya derecelendirme olan özel ve kamu kuruluşları, politikacılar, bürokratlar, hatta gazeteciler riskleri görmez. Veya görmezden gelir. Veya ceplerine para konup görmemeleri sağlanır.
Sistem, onu istismar edenlere karşı korumasız kalır. Ta ki, sonuna kadar istismar edilmek dolayısıyla, çökünceye kadar.
Bunun klasik örneklerinden biri 2001’de Türkiye’de yaşadığımız banka krizidir. Tasarrufların tamamına 1994’te devlet güvencesi verilmesinden itibaren bu krizin patlak vermesi bir zaman meselesiydi.
Güvence; sorumluluk ve ahlak yönleri fazla gelişmemiş açıkgözlerin bankacılık sektörüne hücum etmesine neden oldu.
Bankaların yönetimini ellerine geçirdikten sonra bunlar, yüksek faizle çektikleri tasarrufları kendi ceplerine aktardılar veya dandik projelerde kullandılar.

Haberin Devamı

Müzik sustu
Bunun yarattığı tehlikeye dikkat çeken devlet murakıplarının uyarıları bankacıların beslediği politikacılar tarafından sumen altı edildi. Sistem 2001’de çöktü, 25 civarında banka, halka 50 milyar dolardan fazla borç yükleyerek battı.
Bilen ve bilmesi gerekenler, bunun böyle olacağını olurken biliyordu. Ama kimse parmağını oynatmadı. Çünkü, sistemi istismar ederek kazanılan paralar herkesi tatmin edecek veya susturacak kadar büyüktü.
Amerika Birleşik Devletleri’nde esen mali kasırgayı da benzer nedenler üfledi. Mali kuruluşlar, şimdi değeri on para ettiği anlaşılan dandik teminatlara dayanılarak trilyonlarca dolarlık kâğıt ihraç etti. Milyarlar kazanıldı. Kimse kaynağını sorgulamadı. Citibank eski genel müdürü Chuck Prince’in sözleriyle, “müzik çaldığı sürece” herkes kalkıp dans etti.
Geçen yılın ağustosunda müzik sustu. Faturanın ne olacağı hâlâ belli değil. Kaç banka batacak? Kaç trilyon dolar telef oldu? Kriz ne kadar sürecek? ABD dışındaki ülkeler, örneğin Türkiye gibi kalkınmakta olan ülkeler, ne kadar etkilenecek? Durum ne zaman normale dönecek?
Bu soruların cevabını bilen yok.
Bence şurası kesin: Krizde sonun başlangıcında değiliz. Hatta, başlangıcının bile sonunda değiliz.
Bir de şu kesin: Bu günler de geçecek. Batan batacak, kalan kalacak. Finans kurumlarını kontrol etmek için yeni yasalar ve kurallar getirilecek. Ama bir gün gelecek, bir yerlerde bir dahi, harika görünen ve çok para getiren yeni finansal mühendislik ürünüyle ortaya çıkacak.
Ve başlanılan yere geri dönülecek.
Shakespeare’in dediği gibi, “Güneşin altında yeni hiçbir şey yoktur.”