Uzay programı ülkelerin bilimsel düzeyinin barometresidir. Bizimkisi bir kargaşa, koordinasyonsuzluk, partizanlık ve israf barometresidir.Bugüne kadar bu konu kamuoyunda hiç tartışılmadı. Oysa bu uzay macerası milyarlarca doların heba edilmesine neden olabilir. Ve 'kendi uçağını kendin yap' hevesi gibi büyük paralar harcandıktan sonra 'biz bu işi yapamıyormuşuz' denilip vazgeçilebilir. Onun için, daha fazla mesafe katedilmeden muhakkak gündeme alınmalı ve tartışılmalıdır. Bunun kadar Meclis araştırmasını hakeden çok az konu var.Şu anda Türkiye'nin NASA'sı olmaya hevesli üç kurum var: Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), TÜBİTAK ve Türksat. Bunların üçünün de gözlem uydusu yapma planları var. SSM ve TÜBİTAK uydu montaj tesisi yapma yarışı içinde. Ama Türkiye'nin ne üç gözlem uydusuna ihtiyacı var ne de iki uydu montaj fabrikasına. Demek ki bu üç kurumdan ikisi hevesinden vazgeçecek. Ama hangisi? Hükümet bütün gücüyle Türksat'ın arkasında duruyor. Bakanlar kurulu SSM ve TÜBİTAK'ı bir kenara itip Türksat'ı uydu yapmak dahil bütün yetkilerle donatan bir karar aldı. Bunun nedeni siyasi atamalar dolayısıyla, Türksat yönetiminin tamamen hükümetin kontrolu altında olmasıdır.Başbakan Tayyip Erdoğan, "Bu yetkilendirmeyle Türksat'ın önünü açarak, şirket bünyesinde ulusal uygulamalı Uydu ve Uzay Teknolojileri Merkezi kurulmasını hedefliyoruz" dedi. "Bu merkez, yeni uydunun yapımıyla birlikte en kısa zamanda kendi teknolojimizi üretme ve geliştirme imkanına sahip olacaktır."Bu laflar kulağa hoş geliyor. Fakat araştırmalarım gösteriyor ki uzay çağının değil milyarlarca doları heba etmenin eşiğindeyiz. Çünkü: Doğru dürüst fizibilite çalışması yoktur. Uydu konusuyla ilgilenen kurumlar arasında koordinasyon değil düplikasyon ve çatışma vardır.Projelere konunun uzmanı olan birçok kişi ve kurumun görüşü alınmadan girişiliyor. Kamuoyunun bilgilendirme sıfır mertebesindedir. Bu girişimde hükümetin kilit rol verdiği Türksat Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Osman Dur görevini hakkıyla yerine getirecek ehliyette değildir. Dur'un uydu konusunda ne işletmeci olarak deneyimi var ne de bilim adamı olarak uzmanlığı. Uydu programı konusunda hükümetin aklının karışık olduğu kesin. Hükümetin Türkiye'yi uzay programı olan ülkeler kervanına katma hevesi var. Bu heveste uzay var ama program yok. Erdoğan, geçen sene haziranda Savunma Sanayii Müsteşarlığı'na ordunun istihbarat ihtiyaçları için bir gözlem uydusu satın alma yetkisi verdi. Birkaç ay sonra Bakanlar Kurulu'ndan, gözlem uydusu dahil uydu konusunda Türksat'ı yetkilendiren bir kararname çıkardı. Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün birbiriyle çelişkili her iki kararnamenin altında imzası var.Buna rağmen, Gönül, 11 Temmuz'da Ulaştırma Bakanlığı'na mektup yazarak Türksat'ın uydu imal etme işine girmekten vazgeçmesini istedi. Gönül'e göre Türkiye uydu imalat sanayinin altyapısı kendi bakanlığına bağlı Milli Havacılık ve Uzay Sanayii şirketi TAI olmalıdır. Nitekim dün SSM doğru dürüst fizibilite, plan ve know-how anlaşması olmadan TAI tesislerinde bir 'Uçak/Uydu Montaj ve Entegrasyon' tesisinin temelini attı. Birbiri ile çelişen iki karar 1974 Kıbrıs müdahalesinden birkaç ay sonra Amerika, Türkiye'ye askeri yardımı kesti ve silah ambargosu uygulamaya başladı. TAI bu olaya reaksiyon olarak başlayan 'kendi uçağını kendin yap' kampanyasının bir ürünüdür. 1980'lerde Amerikalılarla ortak olarak kuruldu. Montaj olarak F16 savaş uçağı üretmeye başladı. Milyarlarca dolar harcandıktan sonra montaj sanayiinden ileri gitmeyen bu girişimden vazgeçildi. Çünkü Türkiye'nin endüstri ve teknoloji altyapısı Türkiye'de uçak yapılmasına müsait değildi. Nitekim iki gün önce Hava Kuvvetleri, TAI'yi es geçerek direkt Amerika'dan 30 adet F16 ısmarladı.Türkiye'nin endüstri ve teknoloji altyapısı uçak endüstrisi geliştirmeye müsait değilse bunun bir üst aşaması olan uydu yapımına hiç müsait değildir.Türkiye teknolojide dünyanın en ileri ülkeleri arasında da yer almıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD'nin kısa bir zaman önce yayınladığı dünyanın en büyük 250 teknoloji şirketi listesi kalkınmakta olan ülkelere doğru bir kayma olduğunu gösteriyor. Asya şirketleri Amerikan şirketlerini kenara itmeye başladı. Bir önceki listede olmayan Çin, Hong Kong, Hindistan şirketleri ilk defa listede boy gösterirken Taiwan şirketlerin sayısı üçe, Güney Kore şirketlerininki ikiye katlandı. Ne yazık ki, Türk firmalarının bu listede adı geçmiyor. En doğru yol bu mu? Türkiye araştırma geliştirme (Ar-Ge) sahasında da sıfıra yakındır. Ar-Ge'siz her üretim kopya ve taklit olarak kalmaya mahkumdur. Bu nedenle, uydu işinin TAI denemesinden farklı olması mümkün değildir.Eger uydu sanayiine muhakkak girilmek isteniyorsa bunun fizibilitesini iyice araştırmak gerekir. En makul yol herkesin uzman olduğu konuda katkı koymasıdır: TÜBİTAK araştırma ve geliştirme yapsın, TAI imalat, Türksat satış. Ama bu bile sakat bir yoldur çünkü bu kuruluşların hepsi devlet kuruluşudur. Hepsinde devlet memuru zihniyeti hakimdir. Bu zihniyetin yarattığı şirketlerden kurtulmak için özelleştirme yaparken yeni dev KİT'ler yaratmak mantıksızdır.Hatırlamaya değer: Çin gibi birkaç Asya ülkesi dışında dünyanın hiçbir ülkesinde uydular devlet eliyle imal edilmez. Hatta çalıştırılmaz. Araştırmalarımdan benim vardığım sonuç şudur: Türkiye için, bırakın haberleşme uydusu imal etmek, fırlatmak bile lükstür. En avantajlı yöntem Türkiye'nin uydu ihtiyacını kiralamasıdır. Türkiye parası varsa üniversitelerine yatırmalıdır. Dünyanın en iyi 500 üniversitesi listesinde bir tek üniversite bile sokamayan bir ülke uydu falan yapamaz. Özellikle Türksat gibi politikaya batmış, ehil ellerde olmadığı kesin bir kuruluşla. Yeni KİT yaratılmamalı YARIN Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın gazetemize açıklamaları mmunir@milliyet.com.tr
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024