Bazen görünen köyler de kılavuz ister. Dışişleri Bakanlığı’ndan sızan haberlere göre Türkiye Esad’dan sonra Suriye’de bir federasyon kurulmasına karşı değil. Bu federasyon, herhalde, Suriye’yi meydana getiren Sünni, Alevi ve Kürtlerden oluşacak.
Türkiye Saddam’dan sonra Irak’ta da benzer bir yapının oluşmasına karşı çıkmadı. Irak federasyon değil ama kuzeyde Kürtlerin yönettiği otonom bir bölge var. Aslında oradaki otonom bölge sayısı bir değil iki. İkinci otonom bölgede ne Irak hükümetine, ne Irak Kürtlerine tabi olmayan PKK egemen.
Bölgede Irak ve Suriye dışında Kürt nüfusuna sahip diğer iki ülke İran ve Türkiye’dir. İran, ‘Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye gelecek’ diyor.
Ama belki sıra ondadır. Nükleer emellerinden vazgeçmezse, İran’ın İsrail ve ABD’nin saldırısına uğraması kaçınılmazdır. Bir mucize olmazsa Mollalar nükleer silah yapımına giden yoldan geri dönmeyecekler. ABD ve İsrail ise İran’ın nükleer silah sahibi olmasını önlemeye kesin kararlı. Çatışma geç değil erken olacak çünkü belli bir aşamadan sonra askeri müdahale, yapılsa bile, İran’ın nükleer programı geri çevrilemez.
Mollalar er geç devrildikten sonra İran’daki Kürtlerin de federal bir yapı içinde otonomiye kavuşacağını öngörmek herhalde hatalı olmaz.
O zaman, bütün dominolar devrildikten sonra, sıra Türkiye’ye mi gelecek? Gelmeyebilir.
Türkiye’nin bazı avantajları var. Kürtler birçok şehir ve kasabaya dağılmış olarak Türklerle iç içe yaşıyor. Hep ‘en büyük Kürt kenti Diyarbakır’dır’ denir ama bu doğru değil. En büyük Kürt kenti İstanbul’dur. Bu demografik gerçeğin önemli bir sonucu var: Kürtlerin çoğunluğunun Türkiye dışındaki Kürtlerle kader birliği yapmakta bir avantaj görmemesi. Bizler gibi onların da geleceği Türkiye hudutları içindedir. Türkiye’den kopup gitmek isteyen Kürtler, hâlâ, azınlıktadır.
Arap baharından etkileniliyor
Ama nerede yaşarlarsa yaşasınlar Kürtlerin tamamı ‘Arap baharından etkilendi ve az veya çok Abdullah Öcalan destekçisidir. Ayrılıkçı olsun olmasın, Kürtlerin çoğunluğu siyasi partileri aracılığıyla ileri sürdükleri taleplerinin karşılanmasını istiyor. Bu talepler haklıdır ve karşılanmalıdır.
Özetleyecek olursam, Türkiye Kürtleri Saddam’ın gaddarlıkları dolayısıyla merkezden tamamen kopan Irak Kürtleri gibi değildir. Akan kana rağmen, biz o noktadan hâlâ uzağız. Türkiye Kürtleri sorunlarını Türkiye hudutları içinde çözme ümidini tamamen yitirmedi.
Her şey Erdoğan’ın elindedir. Irak Kürtleri için kabul ettiği otonomiyi veya Suriye’de kabul edeceği federasyonu Türk Kürtlerinden esirgemesini dünya kamuoyu önünde savunamaz. PKK’dan soyutlanmalı, terörün korkunçluğunun üstüne çıkmalı ve devlet adamı gibi davranmalıdır. Bu Türkiye’ye yapabileceği en büyük iyiliktir. Ama yapacak mı, emin değildim. Arap baharının en büyük özelliği şudur: Önlem almakta acele eden rejimleri atlıyor, etmeyenleri kasıp kavuruyor. Görünen köy budur.
“Görünen köy budur, kılavuz istemez” diyerek bu yazıyı bitirmek isterdim.
Ama “Eğer süreci kontrol edemezsek, süreç bizi kontrol edecek” diye bitirmek zorundayım.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024