Hasan Cemal’in Kandil Dağı’nda PKK lideri Murat Karayılan’la yaptığı röportaj, “geleneksel” gazeteciliğin, iyi yapıldığında, ne kadar etkili ve yeri doldurulamaz bir iş olduğunu gösterdi.
Biliyorsunuz, internet yayıncılığı, ‘blog’lar falan başlayınca dünyanın birçok yerinde gazete satışları düştü ve düşmeye devam ediyor.
Gençlerin çoğu sabit telefona uğramadan cep telefonuna geçtikleri gibi gazete okuru olmadan internetten haber okuyorlar. Pek onlar kadar genç olmayanlar bile ellerinde boyalı kâğıt tutacaklarına internet sitelerini tercih etmeye başladı.
Batı ülkelerinde, özellikle ABD’de, gazetelerin zamanla daha da az satacağı hatta ortadan kalkacağı konuşuluyor.
Gazetelerin yerini internetin alabileceğini sanmıyorum çünkü profesyonel gazeteci çalıştıracak kaynaklar sadece gazetelerde var. Gazeteler yok olursa gazeteciler de yok olur. Gazetecinin olmadığı yerde haberin yerini dedikodu ve maksatlı uydurulan yapay enformasyon alır.
Haber benzeri şeyleri birçok insan yazabilir. Ama haber yazmak gazetecinin, daha spesifik olmak gerekirse, muhabirin işidir.
İyi muhabir 10 yılda yetişir
Haber kaynağına ulaşmak, haberin doğru olduğuna emin olmak için iki, üç, bazen daha fazla kaynaktan doğrulatmak, herkesin anlayabileceği stilde yazmak, aynı haberi aylarca, bazen yıllarca izlemek profesyonel beceri ister.
İyi bir muhabir olmak için en az on yıla ihtiyaç vardır.
Hasan Cemal’in Kandil Dağı’nda yaptığı işi yapabilmek için ise birkaç on yıllık tecrübe lazım. O işi bir blogcu, vesaire yapamaz.
Bence gazetelerin zayıflamasının esas nedeni internet değildir. Başka bir olgu var: Konglomerat olarak bilinen ve birçok ticari alanda faaliyet gösteren General Electric gibi şirketlerin veya Murdoch gibi patronların sektöre girmesi veya birçok medya şirketini ele geçirmesi.
Kârı maksimize etmek ve gazete satın alıp büyürken edinilen kredileri çabuk kapatmak gazetelerin esas işi haline gelince, otorite editörlerden muhasebecilere ve bankacılara geçti. Haber toplama faaliyetine harcanan paralar kısıldı. Denizaşırı bürolar kapatıldı. Deneyimli (ve yüksek maaş alan) gazeteciler atılıp yerlerine ucuz, tecrübesiz gençler alındı. Kalite düştü. Gazeteler güç ve prestij aşınmasına uğradı. Tiraj (veya izleyici) artırma gayretleri kalitesizleşme ve pespayeleşme yarışına dönüştü.
Geleneksel gazetecilik düşüşe geçti.
Zamanla, internetin de etkisiyle bu gelişmeler satışların ve reklam gelirlerinin düşmesine neden oldu.
Benzer zaaflar televizyonlarda, dergilerde ve diğer yayın organlarında da var.
Zaman zaman Hasan Cemal’in yaptığı gibi işler gerçek ile yapay, profesyonel ile amatör arasındaki farkı yeniden anlamamıza yardımcı oluyor. Oldukça geride kalan bir dönemi hatırlatıyor.