Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sürgün, insanı doğduğu yerde, sevdiği insanlarla birlikte yaşamaktan mahrum bırakan ağır bir cezadır.
İnsan doğduğu yerin aşinasıdır ve başka hiçbir yer, insan için doğduğu yer kadar güzel değildir.
Vücut, kulağına herhangi bir şey fısıldanmadan, sadece o topraklarda gömülürse huzur içinde uyuyacağını bilir. Bu, kâinatın ona vaadidir.
Âşık olup kavuşamamak ne ise vatan hasreti de odur.
Hâlâ sürgünleri olan kaç ülke var?
Orhan Apaydın (1926-1986) ile Ruhi Su’nun (1912-1985) tedavi amacıyla yurtdışına gitmek için izin alamadıklarını, belki de hayattan bu yüzden erken ayrıldıklarını hiç unutmayacağım. Bir şekilde ölüme mahkzm edildiler.
Apaydın barolar birliği başkanı, Su eşsiz bir sesi olan bir halk ozanıydı. Her ikisi de solcuydu. Hapis yatmışlardı. Türk’ün bir türlü kazanamadığı özgürlük savaşının birer kahramanı oldular.
Onlar gibi kim bilir kaç kişi var hududun yanlış yerinde kısılmış olan.
(Fethullah Gülen ABD’ye yerleşmeye zorlanmadan önce) çok popüler olmuştu. Cemaati gittikçe büyüyor ve zenginleşiyordu. Sık sık ekranlarda görülüyordu. Türkiye’deki Rum, Ermeni ve Yahudi cemaatlerinin liderleri ile barış ve hoşgörü toplantıları düzenliyordu. Cemaatin şirketleri, yurtdışına yayılmış okulları vardı.
Bazılarına göre İslam’ın güler ve yumuşak yüzünü temsil ediyordu. Bazıları için nerdeyse bir peygamberdi. Devlet için, laik demokrasiye yönelik bir tehditti.
Sonunda, her zaman olduğu gibi, devlet kazandı.
Dini siyasete bulaştıranlar, kendi sofuluklarını zorla başkalarına empoze etmek isteyenler Türkiye’de inanç olgusunu rezil etti. Dindarlık gericilikle eş değer hale getirildi. Laik olmak ise Allahsızlık oldu. İnsana huzur vermesi gereken din, bir kavram kargaşası, savaş alanı haline geldi.
Sofular ile laikler birbirlerine karşı bitmeyen bir kırmızı alarm halinde.
Fethullah Gülen başka herhangi bir ülkede el üzerinde tutulurdu.
Onun sürgünde yaşıyor olması Türkiye için bir ayıptır.
***
Yukarıda özetini okuduğunuz yazıyı 2003’te yayımladım. Bugün gene yazar mıydım? Evet yazardım.
Çünkü o yazıyı Gülen taraftarı olduğum için yazmadım. Sürgünleri olmayan, demokratik bir ülke taraftarı olduğum için yazdım.
Gülen’in kaçtığı ve dönmeye çağrıldığı Türkiye Fazıl Say, Orhan Pamuk ve Oray Eğin gibilerin kaçmaya zorlandığı Türkiye haline gelmekte.
Özgürlük her zaman, hükümette olanların karşı olduklarına karne ile dağıttığı bir şey oldu Türkiye’de. Hep sürgünler oldu. Zindanlar hiç boşalmadı. Sadece üniformalar değişti. Yeşil yerine nefti yeşil.
Önemli olan Gülen’in Türkiye’ye dönmesi değildir. Sürgünün bir daha dönmemek üzere Türkiye dışına çıkmasıdır. Ne yazık ki böyle olacağına dair bir işaret yok.
YARIN: MEÇHUL SÜRGÜN