Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’de imtiyazlı iki sınıf insan var. Milletvekilleri ve bürokratlar. Bunlar dokunulmazlığa sahiptir. Aleyhlerinde güçlü suç emaresi olsa bile kovuşturulamazlar, haklarında dava açılamaz.
Milletvekilleri hakkında dava açmak için vekilliklerinin sona ermesi lazım. Memurlar hakkında kovuşturma sadece bakanın yazılı izniyle mümkündür. O da genellikle izin vermez. Çünkü soruşturma ortaya bir pislik çıkarırsa bunun bakana da bulaşma olasılığı yüksektir.
İzin vermeme olgusunun en son örneklerinden birini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler verdi.
Konu, ikisi emekli üç üst düzey Botaş yetkilisini ilgilendiriyor. Bu üç bürokrat hakkında Siemens’ten rüşvet aldıkları ve ihaleye fesat karıştırdıkları iddiasıyla suç duyurusunda bulunuldu, soruşturma izni istendi.
Güler ııh, dedi.
Bakanlıktan üstü düzey bir yetkili “Doğrudur, bakan izin vermedi, haklı sebepleri vardır” dedi ama bu sebepleri açıklamadı.
Rüşvet iddiasına konu olan ihaleyi birkaç ay önce araştırdığım için sizi biraz aydınlatabilirim.

Pompada Siemens ısrarı
Biliyorsunuz, Enerji Bakanlığı’na bağlı Botaş devletin gaz ve petrol boru hatlarını inşa eden ve işleten kurumdur. Boru hattında akışı sağlamak için belli aralıklarla pompa istasyonları kurmak gerekir.
Türkiye-İran gaz boru hattı üzerindeki pompa istasyonlarından biri Hanak’tadır. Buraya pompa istasyonu kurma ihalesini bir Türk-Rus konsorsiyumu alır. Pompa Ukrayna’dan ısmarlanır. Botaş üst yönetimi devreye girer ve konsorsiyumdan Siemens’le konuşmasını ister. Konsorsiyum itiraz eder. Siemens’in fiyatları Ukrayna’dan pahalıdır, der. Siemens istenen güçte pompa imal etmiyor, der. Etse bile çok geç çünkü onlardan ısmarlarsak inşaatın bitmesi aylarca gecikecek, der.
İdare ısrar eder. Siemens’ten pompa alınır, inşaat gecikir, konsorsiyum işi zamanında bitirmediği gerekçesiyle milyonlarca dolar tazminata mahkûm olur. İş mahkemelik olur.
Dosyalarda bulunan birçok dokümanı okudum. Savcı veya müfettiş değilim. Ama: 1) Pompa konsorsiyumun planladığı gibi Ukrayna’ndan alınsaydı (a) yeterli güçte olacak (b) iş zamanında bitecekti. 2) Siemens’ten alınan pompa yetersizdir. 3) İdare devreye girmeseydi Siemens’ten pompa alınmayacaktı.

Kim araştıracak?
İş bu kadar basit ve açıksa neden gerçek ortaya çıkmadı? Çünkü ortada akılları karıştıran, havayı sislendiren birçok yanıltıcı ipucu var. Çünkü gerçeği ortaya çıkarmak kolay değil: Cesaret, bilgi, sebat, ve, o en az bulunan meta olan dürüstlük lazım.
Bu işin kalbi şu noktada yatıyor: Hanak’taki Siemens pompasının (teorik değil) gerçek gücü nedir? Bu Botaş’ın ihale dokümanında belirlediği güç müdür? İstasyonu tam kapasiteyle ve arızasız çalışıyor mu?
Eğer bu soruların cevabı olumsuz ise o zaman yolsuzluk olduğuna dair karine var demektir. Ama bu soruların cevabını ortaya çıkaracak araştırmayı kim yapacak? Kim araştırmayı doğru yapacak? Doğru araştırma yapılırsa sonucu açıklama cesaretine kim sahip?
Herhalde Hilmi Güler değil.
Türkiye’de yapılan yolsuzluklara adaletin uygulanmasını bekleyenlerdensiniz öbür dünyada kurulan ilahi mahkemeye kadar sabretmeniz gerekecek.

Haberin Devamı


T.C. BAŞBAKANLIK DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI

04 Mart 2009

Haberin Devamı

Sayın Tahir Özyurtseven
Milliyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü,

Haberin Devamı

Sayın Metin Münir’in 4 Mart 2009 tarihli Miliyet Gazetesi’nde yayımlanan “Ereğli için iyi olan ekonomi için iyi değildir.” başlıklı yazısının yeterli bilgi birikimiyle yazılmadığı, teknik yanlışlıklar içerdiği ve kamuoyunu yanlış bilgilendirebileceği düşünülmüştür. Bu nedenle, söz konusu yazıya ilişkin olarak, Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) tarafından aşağıda yer alan açıklamaların yapılması ihtiyacı duyulmuştur:
Bilindiği üzere, 474 sayılı “Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanun” çerçevesinde Bakanlar Kurulu’na verilen yetki kapsamında; çelik sektöründe iç ve dış pazar koşullarına göre Dünya Ticaret Örgütü ile Avrupa Birliği’ne karşı yükümlülüklerimiz de dikkate alınarak, Serbest Ticaret Anlaşması imzalamış olduğumuz ülkeler ile AB ve EFTA üyesi ülkeler dışındaki tüm diğer ülkeler menşeli demir-çelik ürünlerinin gümrük vergilerinde düzenlemeler yapılabilmektedir. Nitekim, 2009 yılı İthalat Rejiminde, çelik fiyatlarında özellikle 2008 yılının son çeyreğinde başlayan önemli orandaki düşüşler de gözönünde bulundurularak, sıcak ve soğuk haddelenmiş yassı demir çelik ürünlerinde sırasıyla % 5 ve %6 olan gümrük vergileri, % 13 ve %14 seviyelerine çıkarılmıştır.
Sıcak haddelenmiş yassı mamullerde 2008 yılı Eylül ayında 1.100-1.200 $/ton olan dünya satış fiyatları 2009 Ocak ayında 400 $/ton seviyesine düşmüştür. Bu ani düşüş ithal girdi kullanan yassı mamul üreticileri üzerinde önemli bir maliyet baskısı oluşturmuş olup, yerli üretimin zarar görmemesi için bahse konu çelik ürünlerinde gümrük vergisi düzenlemeleri zorunlu hale gelmiştir. Diğer taraftan, Türkiye’nin Serbest Ticaret Anlaşması imzalamış olduğu ülkeler ile AB ve EFTA’dan yapılacak ithalatta gümrük vergisi sıfır olarak uygulanmakta, ayrıca mamul ürün ihracatı amacıyla Dahilde İşleme Rejimi kapsamında yapılan ithalatta da gümrük vergisi alınmamaktadır. Bu kapsamda 2008 yılında sıcak ve soğuk haddelenmiş saclardaki toplam 6 milyon tonluk ithalatın yaklaşık 4 milyon tonu gümrük vergisinden muaf olarak gerçekleştirilmiştir.
Söz konusu yazıda da bahsi geçen dünya çelik üretimi ve ticaretinin önemli bir kısmını gerçekleştiren Brezilya, Çin, Hindistan, Rusya ve ABD gibi ülkeler tarafından, küresel krizin etkisiyle 2008 yılı Kasım ve Aralık ile 2009 yılı Ocak ve Şubat aylarında sıcak ve soğuk haddelenmiş sacların da dahil olduğu çelik ürünlerine yönelik olarak gerek ithalat ve gerekse ihracat aşamasında, ithal lisansı uygulamaları, mevcut ihraç vergilerinin sıfırlanması, ihraç lisansı zorunluluklarının iptal edilmesi, ithalatta zorunlu kalite sertifikasyonu uygulaması, gümrük vergisi artışı ve yurt içi devlet yatırımlarında yerli demir çelik ürünlerinin kullanılması zorunluluğu gibi tedbirlerin alındığı da bilinmektedir.
Netice itibariyle, devlet kurumlarının uygulamalarıyla ilgili olarak devlete ve onun kurumlarına karşı kamuoyunun güvenini sarsabilecek değerlendirmelerin kamuoyu ile paylaşılmadan önce ilgili devlet biriminden bilgi alınması gazeteci sorumluluğudur. Konunun teknik olması nedeniyle ile yazarların yazılarını kaleme almadan önce talep etmeleri halinde kendilerine her türlü bilgi sağlanmaktadır ve sağlanmaya da devam edilecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur