Çevre Bakanı Veysel Eroğlu hummalı bir faaliyet içinde. Türkiye’nin başına getirdiği Ilısu fiyaskosunun suçunu başkalarının üstüne yıkmaya çalışıyor.
Projenin “Türkiye’nin bölgesel güç olmasını istemeyen devletler” tarafından engellendiğini söylüyor. Gazetecilerin “Kimler?” sorusuna, “Şu ülke demem, ama siyasetle uğraşan herkes bilir” dedi. Ama hiç kimse bilmiyor. Çünkü öyle bir ülke yok.
Projenin tökezlemesinin tek nedeni Eroğlu’nun ta baştan aldığı yanlış kararlardır. Bunları da kendisinden önceki bakana yüklemeye çalışıyor ama nafile.
Temel kararlar
Eroğlu, 2003-2007 arasında Ilısu projesinin sahibi olan Devlet Su İşleri’nin (DSİ) genel müdürü idi. Milletvekili seçilince 2007’de Çevre Bakanlığı’na atandı. Birkaç gün sonra DSİ bu bakanlığın uhdesine verildi. Yani, ta başından beri bu işin içindedir. Ilısu ile ilgili bütün temel kararları o verdi.
Bu kararlardan biri ve ilk yaptığı hata, finansman konusunda Hazine’nin tavsiyelerine uymamaktır.
Projenin ilk aşaması için 1,3 milyar euro civarında paraya ihtiyaç vardı. Hazine defalarca bu parayı DSİ’ye sağlamayı önerdi. Eroğlu “evet” deseydi inşaat şimdiye kadar belki yarılanmış olacaktı. Ama kabul etmedi. Paranın 534 milyon euro’luk bölümünü yabancı devletlerin ihracat kredi kurumlarından almayı yeğledi.
Neden?
Çünkü, kredi bu şekilde sağlandığında projeyi ihalesiz olarak istediği şirketlere verebilecekti.
Eski bir üst düzey Hazine görevlisi olayı şöyle hatırlıyor: “O zaman kendilerine (Eroğlu’na) demiştim ki, şayet devlet bu barajın yapımında milli güvenlik hassasiyeti görüyor ise, bu işi ‘ihalesiz, yabancı kredilerle’ yapmak yerine, vazgeçin ısrar etmekten, biz Hazine olarak size gerekli 1-2 milyar doları bütçe tahsisatıyla verelim. Bir an önce yapın, bitirin bu işi. Tabii ki yanıt, ‘Siz bu işlere karışmayın’ oldu.”
Finans krizinden önce Hazine’nin borçlanması kolaydı.
“O dönem kredi finans piyasaları bolluğunda da rahatlıkla yapardık” dedi eski Hazine’ci. “Bankacılar Hazine’ye para vermek için sırada beklemekteydi dersem abartmış olmam, üstelik olağanüstü ehven koşullarda.”
Eroğlu, “Siz Hazine’ye gelen kredi sözleşmelerini müzakere edin, imzalayın işlem tamamdır” diyerek konuyu kapattı.
Ama işlem tamam değildi. Krediyi açan Almanya, Avusturya ve İsviçre, Ilısu’da Dünya Bankası standartlarının uygulanmasını dayattı. Ekosistem, tarihi kalıntılar ve yeniden yerleşim konusunda 150’yi aşkın koşul öne sürüldü.
İkinci büyük hata
Eroğlu ikinci büyük hatasını yaparak bunları kabul etti. Ama gerekenleri yapamadı. Çünkü, bürokraside bu işleri yapmak için gerekli inanç ve beceri birikimi yoktur.
Üç devlet krediyi iptal etti. Onları bankalar sendikasyonuna katılan üç Avrupa bankası izledi. Proje finansmansız kaldı. Üç sene boşu boşuna harcanmış oldu.
Eroğlu şimdi projeye dış kredisiz devam edeceğini söylüyor.
Bu onu yeni açmazlarla karşı karşıya bırakacak. Dış kredi ortadan kalkığına göre işi ihale etmemenin mazereti de ortadan kalktı demektir. Mevcut yükleniciler ne olacak?
Kredi bulmak da zorlaştı ve faizler yükseldi. Yeni finansmanı nereden bulacak? Ve hangi maliyetle?
Ve çevrecilerin ve çevredeki halkın taleplerine nasıl cevap verecek?