Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yılbaşından bu yana süren görüşmeler sonunda, Akbank'ın yüzde 20 hissesi, yaklaşık 3.1 milyar dolardan Citigroup'a satıldı. Dünyanın en büyük özel finans kurumu olan Amerikan bankası, Türkiye'de, aralarında Finansbank ve Oyakbank'ın da bulunduğu başka bankalara da baktı. Ama Citibank CEO'su Chuck Prince, geçtiğimiz pazar günü Akbank'ta karar kıldı.Akbank - Citigroup anlaşması, daha önce yapılan Türk banka satışlarından farklı bazı özelliklere sahiptir. Bir defa, bu anlaşma ile ilk defa bir Türk bankasının bir yabancı bankanın bileğini büktüğünü görüyoruz. Hisse oranı, fiyat ve yönetim konusunda Akbank'ın, daha doğrusu Akbank'ın 45 yıldır dümeninde bulunan Erol Sabancı'nın istediği oldu. Citigroup büyüklüğündeki bankalar çok ender hallerde yabancı bankalarda azınlık hissesi satın alır. Citigroup ise yüzde 20'ye razı oldu ve Akbank'ın izni olmadan bu oranı büyütmeyeceğine dair taahhütte bulundu. Açıklamaya göre, "Citigroup ortaklığı süresince, Sabancı Holding veya iştiraklerinden yapılacak hisse alımları dışında, Akbank'daki stratejik payını yüzde 20'nin üzerine çıkarmayacaktır." Bu da sık sık görülen bir uygulama değil. Erol Sabancı, 20 yıldır aile toplantılarında Citigroup'u çok beğendiğini, bir gün Akbank ile ortak olmasını arzuladığını söylerdi. Geçen salı günü muradına nail oldu. Citigroup, Akbank'a yüzde 17 primli fiyat ödedi. Ama fiyatı diğer bankalara ödenen bedellerle karşılaştırmak da pek mümkün değil. Diğer bankalar ya eşit ortaklık verdiler ya da çoğunluk. Burada ilk defa hepsinden farklı bir durum var. Citibank Akbank'a sanki de kurumsal bir yatırımcı gibi giriyor. Sabancı Ailesi bankanın çoğunluk hissedarı kalıyor. Yönetim ailede ve Türk yöneticilerde kalacak. Citigroup'ın, Akbank'ın dokuz kişilik Yönetim Kurulu'nda icra yetkisi olmayan bir üyesi olacak. Buna karşılık da Sabancı Holding'in Citigroup'un Türkiye'de faal bankası Citibank A.Ş. (Türkiye) Yönetim Kurulu'nda icra yetkisi olmayan bir üyesi olacak. Öğrendiğime göre Citibank AŞ faaliyetini sürdürecek ama 'çok agresif olmayacak.' Nasıl oldu bu işler?"Bunun sebebi karşılıklı güven ve saygıdır" dedi dün konuştuğum Erol Sabancı. "Chuck Prince'i üç senedir tanırım. Ondan önce (CEO olan) Sandy Weill'i, (1998-2006) ondan önce de John Reed'i (1984-1998) tanıyordum. Yirmi senedir çok söylemişimdir. En beğendiğim kurumların başında geliyordu. Çok zor oldu. Ama iyi sonuçlandı. Şimdi tatile çıkmaya hazırlanıyorum." 'Kurumsal yatırımcı gibi' 'VSAT hub istasyonu' ihalesi hakkında ciddi iddialar var Sonunda, Silahlı Kuvvetler'in de ısrarıyla, uyduların paketten çıkarılıp yeni bir kamu iktisadi kurumuna devredilmesine karar verildi. Bu kurum Temmuz 2004'te faaliyete geçen Türksat Uydu Haberleşme ve Kablo TV İşletme A.Ş.'dir. Şirket kurulduktan birkaç gün sonra siyasi bir atma ile AKP'li Dr. Osman Dur başına getirildi.AKP'nin hoşnut olmadığı bazı yasa ve kurumlar var. Kamu İhale Yasası'nı sevmiyor, örneğin. Devlet denetleme kurumlarını sevmiyor. Sayıştay'ı sevmiyor. Hükümet Türk Telekom'u özelleştirmeden önce şirketin portföyünde bulunan üç uydunun ne olacağı konusu Ankara'da kapalı kapılar arkasında sıkı tartışma konusu oldu. Bütün bu hoşnutsuzluklar Türksat'ın kuruluş yasasında baş gösterdi. Türksat, Sayıştay denetimine tabi değildir. Devlet denetleme kurumlarının gözetimi dışındadır. Türksat'ı sadece Meclis denetleyebilir. Türksat Kamu İhale Yasası'na da tabi değildir. Bir şey alsa, bu 200 milyon dolarlık bir uydu bile olsa ihalesiz, satın alma yönetmeliğine göre yapar. Yani, Türksat'ın ihale açıp herhangi bir işi en ucuza en ehil bir şekilde yapacak tedarikçiye verme zorunluğu yok. Nitekim birkaç ay bu yöntemle Alcatel Alenia Space adlı Fransız İtalyan ortaklığından bir uydu ısmarladı. İhale yapıldı mı yapılmadı mı, yapıldıysa ne zaman yapıldı, kimler katıldı, ne kadar fiyat önerdiler, Türksat neden Alcatel'i seçti, bilinmiyor. Alcatel ile imzalanan kontratın muhtevası da gizlidir. Bazı kaynaklar bundan sonra yapımı planlanan uyduların da bu şirkete verileceğinin kontratta yazılı olduğunu söylüyor. Dur, bunun doğru olmadığını, ama bir sonraki uydunun projesinin Alcatel ve Türksat uzmanlarınca ortaklaşa hazırlanacağını bana söyledi. Bu o uydunun bu şirket tarafından yapılmasını garanti olduğu olasılığını akla getiriyor. Neden Türkiye'nin on küsur senedir fırlattığı beş uydunun tamamını Alcatel'den aldığı ise irdelenmesi gereken bir başka muamma. Özellikle bu şirketten son alınan uydunun transponderlerini besleyen bütün yedek tüplerin muhtemel bir imalat hatasından dolayı yandığı olasılığı varken. Türksat'ın denetimini engelleyen unsurlardan biri Dur'un kurumun hem yönetim kurulu başkanı hem de genel müdürü olmasıdır. Bu onu, bir anlamda, hem savcı hem hâkim yapıyor: Öğrendiğime göre, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a bu konuda bakanlık içinden en az birkaç defa uyarı gitti ama o yapıyı değiştirmek istemedi. Türksat modern yönetimin en önde gelen koşullarından olan şeffaflıktan ve hesap verebilirlik prensiplerinden uzaktır. Örneğin, Türksat'ın internet sitesinde şirketin kuruluş kanunu, satın alma yönetmenliği ve hatta yönetim kurulu üyelerinin isimleri yoktur.Türksat'ın olağan denetim kurumlarının yetkisi dışında tutulmasının sonucu derin bir karanlıktır.VSAT hub istasyonu ihalesi Türksat'ın bu garip statüsünün nelere yol açabileceğinin iyi bir örneğidir. Bu olayı anlatmaya başlamadan bir açıklama yapmak istiyorum. Bu olayla ilgili bilgileri telekom sektörünün içinde faaliyet gösteren kaynaklardan aldım. Konu hakkındaki düşüncelerini belirtmesi için Türksat Yönetim Kurulu Başkanı Osman Dur'a başvurdum. Ondan ne teyit ne de yalanlama gelmedi. Aynı konuda halkla ilişkiler müdürünü de telefonla aradım. O da bu konudaki müracaatımı cevapsız bıraktı. Denetleyeni yok Olayda tedarikçi olarak adı geçen Herendon, Virginia, merkezli USA iDirect Technologies şirketi ile de temas ettim. Pazarlama Müdürü Jon Douglas Türksat'la ilişki kurmamı önerdi.Hükümet'in bir süre önce aldığı bir karara göre bütün kamu kuruluşları uydu hizmetlerini Türksat'tan almak zorundadır. Bunun anlamı şudur: Örneğin Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü gibi kurumlar birimlerini uydu aracılığıyla birbirine bağlamak istiyorlarsa bunu Türksat aracılığıyla yapmak zorundadır. Tedarikçi susuyor Türksat'ın bu hizmeti vermesi için bir hub (hab okunuyor) istasyonu kurması lazım. Hub uydudan gelen ve uyduya giden haberleşmeyi yerde yöneten kontrol merkezidir. Türkiye'deki binlerce birimi uydu üzerinden birbirine bağlar. Bu birimlere remote istasyon denir.Şimdi gelelim konuyla ilgili iddialara: Türksat VSAT hub istasyonu için üretici firmaları belirler. Bir komisyon kurar. Komisyon yaptığı çalışma sonunda yüze yakın kriter belirler. Bu kriterlere göre şirketleri eler ve kısa bir liste hazırlar. Listede dört şirket var. Fakat liste çöpe atılır. Bir takım eksiklikleri dolayısıyla komisyonun kısa listeye alınmadığı iddia edilen USA iDirect Technologies birdenbire öne çıkar. İş bu şirkete verilir.Telekom piyasasında dolaşan haberlere göre iDirect'in sistemi closed, yani, kapalıdır. Sadece iDirect remote terminalleriyle çalışıyor. Diğer üreticilerin terminalleriyle çalışmıyor. Bir hub, yani ana merkez, binlerce terminal var. Demek ki remote kullanacak binlerce, hatta on binlerce Türksat müşterisi, iDirecti'in ürünlerinden satın almak zorunda kalacaktır. 'Eğer Ulaştırma Bakanlığı açıklarsa ayrıntıları göreceğiz' "Eğer terminalleri de sadece hub'ı sağlayanı alan kişiden alırsanız siz esaret altındasınız" diyor telekom sektöründen bir işadamı. "Siz kapalı sistem kuramazsınız. Açık sistem mimarisi kurmak zorundasınız. Çünkü: Bir, mevzuata aykırı. İki, sonuna kadar rekabeti kapatıyor. Onun fiyatına ve şartlarına tabisiniz."Sorun bu kadar da değil.Gene telekom piyasasında dolaşan iddialara göre iDirect'in terminalleri open yani açık sistem üreten şirketlerinkinden 2-3 misli pahalıdır. İddia edilen ikinci bir dezavantaj iDirect'in verimli çalışmamasıdır."Dünya çapında başarılı bir sürü üretici varken ve onların sistemi açık iken, sistemi verimli çalışmayan, büyük sayıda remote ile verim alınamayan bir üretici closed bir sistemle kazandı ve bu günden sonra artık her kamu kuruluşu yüzde yüzden fazla ekstra para ödeyerek verimsiz iDirect remote almak zorunda" diye özetledi bir kaynak. Niye kapalı sistem? Diğer önemli noktada tüm bu remote'ların bu yıl sonunda ömrü dolacak olan 1C uydusuyla çalışıyor olması. Eğer yeni uydu (3A) uydusu yetişemezse durumun ne olacağı ilginç bir başka sual işareti.Özet? İşte telekom sektöründe şirket sahibi olan kaynağımın özeti: "Alım son derece açık bir şekilde suistimal kokuyor. Yalnız kendilerini değil kamu kuruluşu olduğu için ondan hizmet alan diğer kamu kurum ve kuruluşlarını da yed-i vahit (tek kaynak) alıma zorluyor." Rakamlara gelince. Sistem açık olmayınca en ucuz üretici kadar ucuz fiyat alsanız bile rekabetin olmadığı bir alan yaratmış durumdasınız. Bunu makul gösterecek hiçbir gerekçe olamaz." Umarım Ulaştırma Bakanlığı olayı inceler ve bu konuda bir açıklama yapmaktan kaçınan Dur'un yerine kamuoyunu aydınlatır. IC ile çalışıyor Düzeltme: Dünkü yazımda yandı diye bahsettiğim yakıt tüpü değil, transponder tüpleridir. Aslında birer amplifikatör, yani yükseltici. YARIN: Türkiye uzay çağını yakalayabilir mi? mmunir@milliyet.com.tr